16 Şubat 2022
error code: 522
Toros Dağları’nı aşarak Antakya’ya giden tarihi İpek Yolu üzerinde yer alan Yılan Kalesi, Orta Çağ’da Çukurova’nın Haçlı işgali döneminde Bizanslılar tarafından yapılmıştır. Anavarza, Tumlu ve Kozan Kaleleri gibi ovadaki diğer kaleleri de görüş alanının içine alan kalenin sekiz yuvarlak burcu vardır. Kalenin güneyinde yer alan nizamiye kapısından itibaren taş basamaklı merdivenlerle teraslara çıkılmaktadır. İsminin burada yılanlar yetiştiren Şeyh Meran’dan geldiği ileri sürülse de kıvrımlı şeklinden dolayı Yılan Kale veya Yılanlı Kale denildiği de ileri sürülmektedir. Evliya Çelebi Seyahatnamesi ’de buraya Şahmeran Kalesi dendiğini belirtmiştir.
Kilise ve sarnıcı bulunan kalenin garnizonu en üst bölümde yer almıştır. Sarp kayalar üzerine yapılmış olan kalenin önemli bir sanat değeri vardır. Yılankale, Adana’da yer alan kaleler zincirinin önemli bir halkasıdır. Uçsuz bucaksız düzlükler boyunca uzanan Çukurova’daki ender tepelere haberleşme ve güvenlik amaçlı kaleler kurulmuştur. Anavarza Kalesi, Kozan Kalesi, Tumlu Kalesi ve Yılankale gibi kalelerin tamamı düzlük üzerinde ada gibi yükselerek birbirlerini görebilmekte; örneğin Ayas (Yumurtalık) limanına yanaşan bir geminin haberi dakikalar içinde kaleden kaleye aktarılabilmektedir.
Yılan Kalesi 3 cephesi ile Ceyhan Nehrini görmektedir. Yılankale’nin tam olarak kimler tarafından yapıldığını belirlemek zordur. Zira çeşitli medeniyetler Çukurova’da ender rastlanan düzlüklere güvenlik ve haberleşme amaçlı kaleler yapmışlardır. Bu şekilde hem kale yapım maliyeti düşürülmüş hem de sur ve kulelerin daha dayanıklı olması sağlanmıştır.
Zamanla Çukurova’ya yeni devletler ele geçirdikçe her biri bu kaleler üzerinde yeni ekleme ve onarımlar yapmışlardır. En son Çukurova’yı fetheden Memluk Devleti buraya kendi üsluplarıyla eklemeler yapmıştır. Osmanlı döneminde kale, terk edilmiş olduğu için kalenin mimarı tarzı buranın ciddi manada son onarımını yapan Memluk izlerini taşımaktadır. Yaşar Kemal’in kitaplarında da çok geçen “Adana selden, Ceyhan yelden, Misis yılandan gidecek” şeklindeki deyiş de bu duruma işaret etmektedir.
Yılankale denince Şahmeran’dan da bahsetmek gerekir. Çukurova kültürünün önemli motiflerinden birisi olan Şahmeran, kafası insan bedeni yılan şeklinde bir yaratık olarak temsil edilir. Çok güzel bir kadın görünümündeki başı ile güzelliği ve iyiliği yılan şeklindeki gövdesi ile çirkinliği ve kötülüğü temsil etmektedir. Cemşab isminde bir genç arkadaşlarının kendisine ihaneti sonucunda bir kuyuda hapsolur. Etrafı kazarak kuyudan kurtulmaya çalışırken yeraltında Şahmeran’ın hüküm sürdüğü yere ulaşır. Şahmeran Cemşab’ı çok sever ve ona iyi davranır. Zamanla Cemşab tekrar yeryüzüne dönmek ister ve Şahmeran’dan izin ister.
Şahmeran kendi yerini hiç kimseye söylememesi için yemin ettirdikten sonra Cemşab’ı serbest bırakır. Bir süre sonra vezirin kızı hasta olur ve iyileşmesi için Şahmeran’ın kanı gerekmektedir. Cemşab sırrını kimseye vermez ancak vezir tüm halkın hamamda kontrol ederek vücudunda pul olan ve dolayısıyla Şahmeran’ı gören kişiyi bulmak ister. Cemşab’ın Şahmeran’ın yerini bildiği böylece anlaşılır. Cemşab uzun süre dirense de en son mal ve zenginlik vaatleriyle kandırılır ve Şahmeran’ın yerini vezire söyler. Şahmeran ise Cemşab’a vücudunu kaynatıp kuyruğunun suyunu vezire içirmesini, gövdesinin suyunu vezirin kızına içirmesini, kafasının suyunu ise kendisinin içmesini söyler. Böylece vezir ölür, kızı iyileşir, Cemşab ise tıp ilmine vakıf olur ve Lokman Hekim olarak ünlenir. Şahmeran yine öldüğünün gizlenmesini ister çünkü yılanlar kendisinin öldüğünü duyarlarsa Çukurova’yı istila edeceklerdir.
Yılan Kalesi – Adana
Yorum Yaz