Büyük bir teknik ve mühendislikle inşa edilen piramitler dönemin teknolojisinin çok ilerisindedir. Her biri 20 ton ağırlığında olan taşların nasıl üst üste getirildiği hakkında varsayımlarda bulunulmuş fakat kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır. Eski Mısırlılar ölümden sonraki yaşama inanırlardı ve piramitleri bu ihtiyaçlar doğrultusunda planlamıştırlar.
Piramitlerin çoğu Eski Krallık Dönemi’nden Orta Krallık Dönemi’ne kadar hüküm süren firavunların mezarları olarak inşa edilmiştir. Bilinen en eski piramit 3. Hanedan döneminde inşa edilen Zoser Piramididir. Bu piramit ve etrafını çevreleyen bloklar; mimar İmhotep tarafından tasarlanmıştır. Dünyada kaç tane piramit vardır?
Mısır Piramitleri, Mısır’da yer alan piramit şeklinde antik yapılardır. Kasım 2008 tarihi itibarı ile tespit edilen piramitlerin sayısı 118 ile 138 arasındadır. Piramitlerin büyük çoğunluğu Eski Krallık ile Orta Krallık dönemlerinde firavunlar ve eşleri için inşa edilmiştir. Mısır’da bulunan Büyük Giza Piramitleri’nin en büyüğü ve en eski olanı Büyük Piramit olarak bilinen Keops Piramidi’nin ortasında yolcu uçağı büyüklüğünde bir boşluk keşfedildi
Piramitler dönemin firavunu adına anıt mezar olarak inşa edilirdi. İçerisinde anıt mezar bulunan oda yılda iki kez güneş almaktadır.
Piramitlerde sount, sonar ve radar gibi cihazlar çalışmamaktadır.
Kirlenmiş su piramidin içerisinde birkaç gün bekletildikten sonra temizlenir.
Keops Piramidi yüksekliğini bir milyarla çarpıldığında, dünya ve güneş arasındaki mesafeyi vermektedir.
20 tonluk taşlarla inşa edilen mısır piramitleri nasıl yapıldığı hakkında kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır.
Dünya haritasının düz olduğu durumda Mısır piramitleri, dünyanın merkezinde bulunmaktadır.
Yaraların ve kesiklerin piramit içerisinde daha çabuk iyileştiği iddia edilmiştir.
Çöpler piramit içerisinde kokmadan çürümektedir.
Piramit içerisinde yeşeren bitkiler daha hızlı büyümektedir.
Mumyalarda bulunan radyoaktif madde, 12 bilim adamının kanserden ölmesine neden olmuştur.
Piramit’in içerisinde bulunan sütün birkaç günde bozulmadan mayalandığı iddia edilmektedir.
Piramitlerle dairenin yüzeyi ve kürenin hacmi hesaplanmaktadır.
Piramit’in odalarından bazılarına ulaşılamamıştır. Araştırmacılar ya aynı odalarda gezmiş ya da piramitte kaybolmuştur.
Piramit’in üzerine denk gelen meridyen; karayı ve denizi iki eşit parçaya bölmektedir.
Piramitlerinin tasarımı şu anda olduğu gibi basamaklı değildi. Bilim insanlarının söylediklerine göre piramitlerin etrafında bu taş blokların üzerinde yer alan, piramidin pürüzsüz gözükmesini sağlayan ve yapının yüzeyine gereken eğimi veren özenle kesilmiş kaplama taşları bulunuyordu. Daha sonra gerçekleşen depremler ve piramidin aldığı hasarlar sonucunda dış kaplamalar neredeyse tamamen sökülmüş ve piramit şu anki halini almıştır. Piramitlerin temele yakın kısımlarında hala bu kaplama taşlarından birkaçı görülebiliyor. Bu da piramitlerin ne kadar özenle tasarlandığını kanıtlıyor. Piramitlerin yumuşak ve eğimli kenarları, güneşi sembolize etmesi için böyle tasarlandı. Bunun sebebi, Mısır krallarının ilahi varlıklar olarak görülmesi ve bu piramitlere gömüldüklerinde güneş tanrısı Ra’ya ve cennete daha hızlı ulaşabilmelerini sağlamaktı.
ize Piramitlerinin nasıl inanılmaz orantılara sahip olduğundan bahsetmiştik ancak bu kadarına da pes dedirtecek bir bilgi daha var. Belçika asıllı mühendis ve piramit araştırmacısı Robert Bauval, Gize Piramitleri’nin dizilişleri ile ilgili müthiş bir keşifte bulunmuştur. Robert Bauval’ın araştırmalarının sonucunda Orion yıldızının kemer yıldızları olan Alnilam, Alniak ve Mintaka yıldızlarının gökteki konumu, Keops, Kefren ve Mikerinos piramitlerinin dizilişinin izdüşümüdür. Peş peşe yapılan bu üç piramit de Orion takımyıldızını işaret etmektedir.Mısır piramitlerinin içindeki tuzaklar gizli mumya odalarında bulunmaktadır. En büyük piramit olarak kabul gören Keops piramidinde dev mezar odası bulunmuştur. Labirentlerden oluşan piramitlerde davetsiz misafirler için tuzaklar bulunmaktadır.
]]>Bakırdan yapılan Özgürlük Heykeli, Fransa tarafından kuruluşunun 100. yılı nedeniyle ABD’ye hediye edilmişti. Sağ elinde bir meşale, sol elinde ise bir hitabe tutan heykelin tableti üstünde 4 Temmuz 1776 tarihi Bağımsızlık Bildirgesi’nin tarihi yazılı. Heykelin başındaki tacın 7 sivri ucu 7 kıtayı veya 7 denizi simgeliyor. Heykelin yüksekliği 46 metre, kaidesi ile beraber 93 metre. Ziyaretçiler heykelin içinden meşaleye kadar 168 basamaklı bir merdivenden çıkabiliyor.
Heykel, üzerinde 4 Temmuz 1776’da Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin yazıldığı üzerine, meşale ve tabula ansata taşıyan Roma tanrıçası Libertas’ı temsil eden cüppeli bir kadın figürü bulunur. Heykel, özgürlük ve Amerika’nın bir simgesidir ve yurtdışından gelen göçmenler için hoş bir karşılama olarak kabul edilir. 5. Heykelin tacında bulunan yedi diken, dünyanın yedi okyanusunu ve kıtasını sembolize etmekte ve evrensel özgürlük temasını vurgulamaktadır.
Heykele, Singer dikiş makinelerinin kurucusu Isaac Singer’ın dul eşi Isabelle Eugenie Boyer modellik etmişti. 93 metre yüksekliğindeki Özgürlük Anıtı ilk olarak 1860’larda, ilk olarak Osmanlı İmparatorluğu yönetimindeki Mısır’ın Hıdiv’i Said Paşa’nın Süveyş Kanalı inşası için imzaladığı antlaşmanın gereği olarak Süveyş Kanalı’ndaki Port Said Limanı’nın girişine konulmak üzere planlanmıştı.
Ancak dönemin Osmanlı Sultanı Abdülaziz tarafından peşinatı ödendiği halde dikilen heykelden ötürü yerel huzursuzluk çıkacağı endişesiyle, Kavalalı soyundan Hidiv İsmail Paşa planlanan yere inşasını istemedi. Heykel ardından Paris’te bir depoya kaldırıldı.
Bu olaydan 20 yıl sonra 1885’te Fransa hükümeti ABD ile olan iyi ilişkilerinin bir göstergesi olarak büyük bir heykel yaptırmak istediğinde yine aynı heykeltıraş Frederic Auguste Bartholdi’in kapısı çalındı. Hazır durumda olan heykel depodan çıkarılmış, heykeltıraş Bartholdi ve Gustave Eiffel (Eyfel kulesinin mühendisi) birlikte çalışarak bazı değişikliklerle heykeli yenilemiş ve New York sahilindeki Liberty Adası’na yerleştirmişlerdir.
Özgürlük Heykeli ikonik mavi-yeşil renk ile ünlü bir simgedir. … Heykel 1886’da açıldığında, bir kuruş gibi parlak kahverengi bir renkti. 1906’da renk yeşile döndü. Özgürlük Anıtı’nın renk değiştirmesinin nedeni, dış yüzeyinin yüzlerce ince bakır levha ile kaplı olmasıdır.
]]>Tayland’ın Başkenti Bangkok’a gidenler, şehir turları sırasında mutlaka en az iki tapınak ziyaret ederler. Bunlardan biri Wat Po Tapınağı, diğeri ise Wat Traimit ya da ‘Altın Buda Tapınağı’dır. Ancak bu tapınakta özel olan tapınağın kendisi değil, tapınağın içinde yer alan 5 ton ağırlığındaki 18 ayar som altından yapılmış, yekpare ‘Oturan Buda’ heykelidir.
Yapılan araştırmalarda, Tayland’da 13.yüzyıl civarında hüküm süren Sukhotai dönemine ait olduğu anlaşılan heykelin, muhtemelen o dönemdeki en büyük düşmanları olan Burmalılardan saklanmak amacı ile bir kaplama ile gizlendiği tahmin edilir. Chinatown da bulunan Altın Buda’yı görmek isterseniz. Altın Buda 4.katta bulunuyor. Ama 2.-3. Katta müze var. Buraları da görmek isterseniz gezebilirsiniz.
1955 yılındaki liman genişletme çalışmaları sırasında şans eseri bulunan heykel, etrafındaki kaplama nedeni ile topraktan yapılmış basit bir Buda heykeli olarak görülerek bir depoya kaldırılmıştır. Ancak aradan geçen yaklaşık 20 yıldan sonra, başka bir yere nakli sırasında vinçten kayarak düşen heykelin kaplaması kırıldığında, kaplamanın altındaki gerçek som altın Buda heykeli ilk kez fark edilmiştir.
Tapınağın giriş kapısının hemen karşısında bulunan daha küçük bir oturan Buda heykeli ise, tüm ziyaretçilerin dileklerini karşılamak için bekler. Tapınağın kapısında satılan son derece ince altın yapraklar, kapının karşısındaki oturan Buda heykelinin muhtelif yerlerine yapıştırılır. Akıl ve zihin açıklığı isteyenler bu yaprakları Buda’nın başına yapıştırırken, para isteyenler eline , seyahat isteyen ayaklarına, çocuk isteyenler göbeğine olmak üzere bu altın yaprakları dualar eşliğinde yapıştırırlar ve renkli görüntüler oluştururlar.
Tarihçiler, komşu ülke Burma saldırıları ile ülke yönetiminin zayıfladığı dönemde, heykelin yağmalanması ihtimali endişesiyle bunu gizlemek için sıva ile kapladıklarını düşünüyor. Fakat bu gizlenme o kadar başarılı bir şekilde yapılmış ki sıvanın altında gerçekten ne olduğu unutulmuş. Altın Budha Heykeli, tapınağın 4. Katında yer alıyor. İkinci kat ise Tayland ve Çin tarihi ile ilgili bilgilerin aktarıldığı müze olarak hizmet veriyor. Altın Budha kadar bu müze de ziyaret edilmeyi hak ediyor. Wat Tiramit tapınağının üçüncü katı ise Altın Budha ve yakın geçmişi ile bilgilerin aktarıldığı bir müze olarak hizmet veriyor.
]]>Dünyanın en büyük ikinci dört yüzlü saatidir. Yapımında 850 metreküp taş ve 2,600 metreküp tuğla kullanılmıştır. Saat Edmund Beckett Denison ve Edward Dent tarafından tasarlanmıştır. Şaşırtıcı bir şekilde, Beckett Denison saatçi değil, bir avukattır. Big Ben aslında saat kulesinin çanının adıdır, ancak zamanla halk tarafından tüm yapıyı belirtmek için kullanılır olmuştur26 Haziran 2012 tarihinde kulenin ismi kraliçenin tahta çıkışının 60. yılı onuruna parlamentonun aldığı kararla “Elizabeth Kulesi” olarak değiştirilmiştir.
Dört çeyrek çan, saati 15, 30 ve 45 geçe ve Big Ben gişelerinden hemen önce çalar. Kule, tüm dünyada tanınan bir İngiliz kültürel simgesidir. Birleşik Krallık’ın ve parlamenter demokrasinin en önemli sembollerinden biridir ve genellikle Londra’da çekilen filmlerin çekimlerinde kullanılır.
Big ben ilk kez 11 Temmuz 1859 yılında çalmış, ancak üzerindeki çatlak sebebiyle tedbiren her zaman kullanılmamıtır. Zaman zaman susturulan çan en son 2007 yılında susturulmuştur. BBC 1923 yılında ilk kez Big Ben’in reklamını yapmış, yayında zilin 11 kez çalınmasını radyo başındakilere dinlettirmiştir. Big Ben ve çanları, ışık hızı ile ses hızı arasındaki farkın en güzel göstergesidir. Elizabeth Kulesi tabanında durduğunuzda ve çan çalınca zilin saniyenin altıda birinde çan sesi duyacaksınız. Ancak, radyo yoluyla zili canlı olarak dinleyenler sesi daha önce duyacaklardır.
Çana çekicin vurduğunda çıkan ses, mi majör yani E notasındadır. Big Ben’e ulaşabilmek için içerde 334 basamak tırmanmak gerekiyor. Bunun önüne geçmek için yeni yapılacak olan tadilat çalışmalarında çarkların bulunduğu alana asansör yerleştirilecek. Saat, arka yüzünde bulunan 28 adet enerji tasarruflu apmlu ile aydınlatılmaktadır. Bu ampullerin ömrü 60.000 saattir. Saat altında Latince , “Ey Tanrım, Kraliçemiz Victoria’ yı güvence altına al” anlamına gelen “Domine Salvam Fac Reginam Nostram Victoriam Primam’ı” yazmaktadır.
Saat kadranı zamanla değiştirildi. 1944’de, zaman tutma mekanizmasını yavaşlatacak kadar ağır bir kadran bulunuyordu. 1962 Yılbaşı gecesinde, yoğun kar ve buz, Big Ben’in Yeni Yıl’da 10 dakika sonra çınlamasına neden oldu.
İngiltere’de Westminster Sarayı’nda bulunan ve ‘Elizabeth Kulesi’ olarak da bilinen ünlü saat, 2017’den beri restorasyondaydı. Dün saat kısmında restorasyon çalışmaları tamamlanırken belli bir kısımda ise hala devam eden saat kulesinde, 2022’nin ilk dakikalarıyla birlikte çan sesleri yükselmeye başladı. İngiltere’de bulunan Big Ben saat kulesi, 1859 yılında dünyadaki en doğru saat olması amacıyla tasarlanmış ve zamanla Londra’nın turistik bir simgesi haline gelmiştir
]]>Şanzelize Caddesi veya Şanzelize Bulvarı (Fransızca: Avenue des Champs-Élysées; kısaca Şanzelize, Champs-Élysées), Adını Yunan mitolojisinde cehennem olarak gösterilen Elysion ovalarından alan Şanzelize, Fransa’nın başkenti Paris’te yer alan 1950 metre uzunluğunda 70 metre genişliğinde caddedir.
Şanzelize caddesi tarihçe Şanzelize bölgesi eskiden büyük bir tarla alanıydı. 1616 yılında Marie De Médisis bu alanı kenarı bol ağaçlı uzun bir cadde yapmaya karar vermiştir. 1667 yılında XIV. Louis’nin bahçıvanı olan André Le Nôtre, bu projeye katkı sağlayarak Tuileries Parkını modernleştirerek ve genişleterek bu uzun caddeye katmıştır. 17. yüzyılında bugünkü adıyla Şanzelize sade bir gezinti yeri olarak anılıyordu. 1709 yılında bu uzun cadde Avenue des Champs-Élysées (Şanzelize Caddesi) adını almıştır.
Şanzelize’de bir kafede veya restoranda oturup yemek yemelisiniz. Mesela Fouquet’s veya Chez Clement olabilir. Yemek yemeyecekseniz de Fransızların ünlü kahvelerinden tatmalısınız. Caddenin her iki tarafında da geniş kaldırımlar var. Yayalara özel alanların yanı sıra, caddeye her açıdan görebileceğiniz ve yol boyu size eşlik eden bir yeşil hava hakim. Caddeyi 1944 yılında son haline getirirken ağaçları da buranın bir parçası haline getirmişler. Şanzelize Caddesi’ni görülmeye değer kılan şeylerden birisi de Fransızlar’ın yılbaşı, maç sevinçleri, askeri etkinlikler ve diğer tüm toplanmaları burada gerçekleştirmesidir, cadde böyle günlerde panayır yeri gibi oluyor. Şanzelize Caddesi
Şanzelize Caddesi & Zafer Takı, Fransa Paris şehrinde bulunmaktadır. Burası Paris’in ve dünyanın en ünlü, modern ve lüks caddelerindendir. Tuileries Bahçesi’nin manzarası genişletilerek düzenlenmiştir Şanzelize XIV.Louis’in bahçıvanı Andre Le Notre tarafından yaptırılmış.. Burası Tour de France’ın bitiş noktası olarak kullanılıyor. Şanzelize Caddesi üzerinde bir çok kafe, restoran ve dünyaca ünlü markaların mağazalarını ve Zafer Takı’yı görebilirsiniz. Şanzelize’yi genel olarak görebileceğiniz kapının altında I.Dünya Savaşı’nda ölenlerin anısına yapılan Meçhul Asker Mezarı dikkatinizi çekecektir.
Ülkedeki tüm resmi kutlamalar ve anma törenleri Şanzelize Caddesi üzerinde yapılmaktadır. Caddeden doğru ilerlediğinizde Charles de Gaulle Meydanı üzerinde bulunan Zafer Takı karşınıza çıkacaktır. Zafer Takı, 1806 yılında Napolyon Bonapart döneminde inşasına başlanmış ve Louis Philippe’nin döneminde 1836 yılında yapımı bitmiştir. Buraya gelmişken Zafer Takı’nın üstünde yer alan seyir terasından çıkıp şehrin eşsiz manzarasını izleyebilirsiniz.
Paris denince akla gelen ilk yerlerden olan Şanzelize gerçekten çok renkli, hareketli, cıvıl cıvıl ve bir o kadar büyük bir cadde. Şanzelize de geniş kaldırımlı, yaya öncelikli caddelere güzel bir örnek. Aklınıza gelen giyimden otomobile, aksesuardan kozmetiğe bütün lüks dünya markalarının belki de en gösterişli dükkanlarının bulunduğu bu caddede sadece vitrinleri izlemekten bile yorulabilirsiniz. Avrupa şehirlerindeki yayalara verilen önemi; trafiğe kapalı meydanları ve geniş kaldırımlı yolları ile görebilirsiniz, Yılbaşı döneminde kutlamalar bu cadde üzerinde yapılıyor ve caddenin sonunda pek çok sokak satıcısının olduğu muhtelif ürünlerin satıldığı kulübeler açılıyor. Gece gündüz cıvıl cıvıl ve hayat dolu.
]]>Dubainin ekol liderlerinden birinin, hayalini gerçekleştirmek(en yüksek bina yapma) ve Dubai yi en prestijli şehir yapmak için diktiği, etrafında Dubai Çeşmesinin bulunduğu dünyanın en yüksek binasıdır. 57 asansör, 8 yürüyen merdiven, 1044 daire, 37 katlık ofis alanı ve 160 odalı Armani markalı otel bulunuyor. Yeraltında 3 bin araç kapasiteli otopark yer alıyor. Ayrıca Burç Halife’nin hemen yanında Dubai Mall adlı alışveriş merkezi bulunuyor.
Dünyanın insan yapımı en yüksek binası olan Burç Halife rezidans ve otel olarak kullanılmaktadır. 830 metre yüksekliktedir ve 163 katlıdır fakat bunun 154 katı kullanılabilir, son 9 katı ise bakım amaçlıdır. Binanın 310.000 km2 kullanım alanı ve 57 asansörü vardır. Asansörlerin ikisi dublekstir. 57 asansörün her biri 12-14 kişi kapasitelidir. Bina güçlendirilmiş betondan 2004 – 2010 yılları arasında inşaa edilmiştir.
İnşaatı New York’taki One World Trade Center’ı da inşaa eden Amerikalı SOM şirketi yapmıştır. Bina yapılırken İslam mimarisinden esinlenilmiştir. Örneğin bütününe bakılınca ünlü Samara spiral minaresini andırır. Bina Y biçimlidir. Bu Y formlu taban güçlü bir statik oluşturur. Ayrıca Y formu, her kanatın çok iyi görüş açısına sahip olmasını ve gün ışığı almasını sağlar. Dış kaplaması Dubai sıcağından en az etkilenecek şekilde (alüminyum, cam) kaplanmıştır.
İlk 15 katı ultra lüks Armani Hotel’e aittir. Otelin özel bir girişi vardır.
Dünyanın en yüksekteki restoranı (122. kat)
43. ve 76. katlarda bina sakinlerinin kullanacağı havuzlar vardır.
Dünyanın en hızlı ikinci asansörü (1. si Taipei 101’dedir) Burj Al Halifa’dadır. Saniyede 10 metre hızla çalışır.
160. kata dek (2909 basamak) merdivenle çıkılabilir.
En zirvedeki verici kısmı 4000 tonluk çelikten yapılmıştır ve 200 metre aşağıdan başlar.
15 ile 108. katlar arasında 900 daire vardır. Bu dairelerin tamamı satışa çıktıktan sonraki 8 saat içinde satılmıştır. Daha üst katlarda ise ofisler, süit daireler, restoranlar ve gece kulübü vardır.
En zirvedeki verici kısmı 4000 tonluk çelikten yapılmıştır ve 200 metre aşağıdan başlar.
En üstteki hava sıcaklığı aşağıya göre 6 derece daha soğuktur.
Dünyanın en yükseğe çıkan (584.5 metre) asansörü ve tek seferde ara vermeden en yükseğe çıkabilen asansörü (504 metre) Burç El Halife’dedir. Ayrıca;
Dünyanın en yüksek gözlem platformu (555. metre / 158. kat)
Dünyanın en yüksek gece kulübü (144. kat)
]]>Yeni yılı tüm güzellikleriyle İspanya’da karşıla Akdeniz’in 2000 yıllık geçmişi ile gelenekçi, kaşif, dinamik ve yenilikçi kenti Barcelona’ya zengin mutfağı, masallardan çıkma eserleri, katedralleri, görkemli sarayları ile aşık olacaksın! Picasso, Gaudi, Dali gibi bir çok dahi sanatçıyı beslemiş İspanya’da kendini canlı ve organik bir tarih bahçesinde bulacaksın
Meydanları, sarayları, müzeleri ile Avrupa’nın en güzel başkentlerinden Madrid’de geç kapanan mağazalarda gönlünce alışveriş yapıp, sokaklarında kaybolmak isteyeceksin. 24 saat yaşayan Valencia’da ise şehrin atmosferine kapılmamak mümkün değil.
yılbaşı gecesi çılgın bir kalabalığın bu bölgedeki saat kulesinin önünde toplanıp gece yarısı olduğunda çanın her vuruşunda bir üzüm tanesi yiyerek yeni yılın kendilerine şans getirmesini dilemeleri.
Madrid’deki geleneğe göre yılbaşında Puerto del Sol Meydanı’ndaki saatin önünde toplanıyor, yeni yılda şans getirmesi için 12 tane üzüm yeniyor. Ardından şehrin en ünlü caddelerinden Gran Via’ta toplanarak havai fişek gösterileri izleniyor.Covid dolayısı ile geçen yıl yılbaşı kutlanmamıştır.
]]>6 Ağustos 1945’te yerel saatle 08.15’te Amerika Birleşik Devletleri “Enola Gay” adlı bir B-29 bombardıman uçağından bıraktığı little boy (küçük çocuk) isimli atom bombasıyla ilk anda 70 bin kişilik katliamı gerçekleştirdi. Sonrasında radyasyon hastalıkları sebebiyle ölenlerle birlikte bu sayı 90 bini geçti. ABD’nin 2. Dünya Savaşı’nda Japonya’nın Hiroşima şehrine 6 Ağustos 1945 sabahı attığı atom bombası, on binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına neden
oldu.
6 Ağustos 1945 Pazartesi günü II. Dünya Savaşı’nın son aşamasına gelindiğinde, saatler 08.15’i gösterirken Amerika Birleşik Devletleri ‘Enola Gay’ adlı B-29 bombardıman uçağından bıraktığı Uranyum-235 tipi ‘Little Boy’ (Küçük Oğlan) isimli atom bombasıyla nükleer saldırıyı gerçekleştirdi. Atom bombası ’Little Boy’, Hiroşima’ya tam 43 saniyede düştü ve saatler 08.16’yı gösterirken yaklaşık 600 metre yükseklikte patladı. Hızlı nötronların ölümcül gücü transmutasyona ve kimi metallerin başka metallere dönüşmesine neden oldu. Bombanın etkisi öylesine şiddetliydi ki, radyasyonun çarptığı bir bakır parçası nikele dönüşmüştü ve incelemeye alındı.Hiroşima’ya atılan atom bombasının son tanığı 96 yaşında hayatını kaybetti. İşte Nazım Hikmet’in o şiiri:
‘’Kapıları çalan benim, kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem göze görünmez ölüler.
Hiroşima’da öleli, oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki kağıt gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı teyze, amca bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler.’’
Patlamadan hemen sonra çekilmiş fotoğrafta, merdivenlerde oturan yaşlı bir kadının vücudundan geriye sadece bir gölgenin kaldığı açıkça görülüyor. Zavallı kadın ısı ışınının etksiyle bir gölge olarak kaldı.
Dünyada ilk kez atom bombası atılan ve tamamına yakını yok olan Hiroşima’daki anma töreni, saldırının merkez üssü yakınındaki Barış Parkı’nda düzenlendi. Törene Japonya Başbakanı Şinzo Abe’nin yanı sıra ABD’nin Japonya Büyükelçisi Caroline Kennedy’nin de aralarında bulunduğu 100’den fazla ülkenin temsilcisi katıldı.
Törene katılan on binlerce kişi, bombanın atıldığı saat olan 8.15’te saldırıda hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulundu. Törende barışın sembolü olan beyaz güvercinler gökyüzüne bırakıldı. ‘Mutlak kötülük ve insanlık dışı silah’
Hiroşima Belediye Başkanı Kazumi Matsui de ABD Başkanı Barack Obama’ya ve diğer dünya liderlerine nükleer silahlardan arındırılmış bir dünya için çabaları hızlandırma çağrısını yineledi. Matsui, nükleer silahları “mutlak kötülük ve insanlık dışı silah” olarak niteledi ve bu silahların yürürlükten kalkması gerektiğini belirtti.
]]>Hinduizmde, Ganj’ın sularında harikulade temizleyici bir kudretin varlığına inanılır. Bu sebeple Hintliler ölülerini bu nehre atarlardı. Ancak daha sonra yasaklandığından ölüleri yakıp, külünü bu nehre atmaya başladılar. Bengal Körfezine döküldüğü yaklaşık 80.000 km2lik deltası kısmen pirinç tarımı yapılır.
Ganj Nehri sadece Varanasi şehrinde yaptığı bir kıvrım nedeniyle doğduğu yer olan Himalayalara doğru akıyor. Bu da onu kutsal yapıyor. Hindular nehri Tanrıça Ganga’nın kişileştirilmiş formu olarak kabul ederler ve bu nedenle insanlar nehre taparlar. İnançlara göre belirli günlerde nehirde yıkanmak günahların affedilmesi ve tövbelerin kabul görmesini sağlar. Himayalar’ın yükseklerinde kristal gibi billur bir renkte akmaya başlayan Ganj Nehri, gelişmekte olan şehirler ve endüstriyel merkezlerden geçerken kirlilik ve aşırı kullanım nedeniyle zehirli bir çamur haline geliyor.
İnanışa göre bu sudan bir yudum bile içmeden ölmek tamamlanmamış bir hayattır. Bunun ile birlikte ölüm döşeğinde bir hastaya son nefesinde nehrin suyundan içirmek cennete gitmesinin garantisidir. Nehre taparlar. İnançlara göre belirli günlerde nehirde yıkanmak günahların affedilmesi ve tövbelerin kabul görmesini sağlar. Hinduizimdeki ölü yakma geleneği nedeni ile birçok insan Hindistan gibi büyük bir ülkede binlerce kilometre yol kat ederek yakınlarının küllerini bu nehre serper.
Hava şartları, doğal afetler ve toprak kaymalarından dolayı, 1990 yılından itibaren Ganj Nehri, 2,5 km yer değiştirmek zorunda kaldı. Giderek Bangladeş bölgesine doğru kayan nehir, muson yağmurları sebebiyle de çevredeki yerleşim yerleri zaman içerisinde yok oldu. Burada 250 kilometrekarelik alan içerisinde yaşamını devam ettiren kişiler 10 – 12 yıl arasında yer değişimi yapmak zorunda kalıyor.
Ganj Nehri’nin kıyılarında yaşayan ve kendilerine Pandit diyen din adamları, bugüne kadar nehri ziyaret eden herkesin adını el yazılarıyla kaydediyor. Bu belgeler 20 jenerasyon öncesine dayanmaktadır.El yazısıyl hazırlanan bu belgelerde, kişiler kimlerle gelmiş? Neden gelmiş? Gibi bilgiler kaydediliyor.Aynı zamanda aile içerisinde meydana gelen ölüm ve doğum tarihleri gibi detaylarında bilgisi tutulmaktadır. İlgi çeken gelenek, pek çok kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
]]>Bazı insanlar Taj Mahal’i bir Hindu tapınağı ya da 4 minareli bir cami olduğunu sanıyor ancak Taj Mahal Babürler’in şahı Cihan’ın, çok sevdiği eşi Ercümend Banu-Begüm Mümtaz Mahal için yaptırmış olduğu bir türbe. Şah karısı için bu türbeyi yaptırmak için bugünün parasıyla 1,062,834,098 dolar harcamış.
Şah Cihan’ın Mümtaz Mahal dışında 2 tane daha karısı vardır, ancak ikisi ile de politik ittifaklar gereği evlendiği ve aralarında sıfat boyutunda bir ilişki olduğu söylenir. İkisini de hamile bırakmıştır ancak bunların geleneksel sebeplerle prosedür için yapıldığı gerçekte bir aşk evliliği olan Mümtaz Mahal ile tek eşli bir hayat yaşadığı düşünülmektedir. Enteresandır ki; zaten babaları evliliklerini, onlar 14 ve 15 yaşındayken ayarlamıştır. 5 sene sonra da evlenir ve 20 yıl birlikte olurlar. Mümtaz Mahal 14 çocuk doğurur ancak sadece 8’i hayatta kalır. Tarih Şah Cihan ve Mümtaz Mahal arasındaki aşkı, şehveti, müthiş bağlılığı anlatan kayıtlarla doluymuş.
Şah Cihan eşine hem kişisel, hem de memleket meselelerinde çok güvenirmiş. Hatta ona en yüksek yetki olan şahın mührünü kullanma yetkisi bile vermiş. Mümtaz Mahal ise pek politikayı sevmez, devlet işletinde çok yer almazmış. Fakat kocasının yanında seferlere gidermiş. Bu gittikleri seferlerden biri sırasında doğum yaparken, daha 40’ına gelemeden ölmüş. Geçici olarak oralardaki güzel bir bahçeye gömmüşler. Şah Cihan hayata küsmüş ve yasla eve kapanmış. Anca 1 yıl sonra büyük kızının çabalarıyla depresyondan çıkmış ve görevine dönmüş. Aynı zamanda, bugün Taj Mahal olarak bildiğimiz, karısı için bir türbe yaptırmaya karar verir. 20 Bin İşçi İle 22 Senede Tamamlanan bu eser ortaya çıkarılmış.
Binanın gözle görülmeyen bir mimarı dehası da Yamuna Nehri kıyısında balçıklı bir zemine kurulmuş olması. Sebebi de Şah Cihan’ın odasından karısını izleyebilmek istemesiymiş. Zemindeki bu batma ve kaymayı önlemek için önce dev bir kuyu kazılmış, içi kayalarla stabilize edilimiş ve bina üzerine çıkılmış. Eserin yapımında Orta Asya ve İran’dan getirtilmiş kakmacılar, taş kesiciler, oymacılar, ressamlar, hattatlar, kubbe inşaatçılarından bahsediliyor.
Babür mimarisinin imza malzemesi, kırmızı kumtaşı ve değerli / yarı değerli taşların kakmaları ve mermer tuğla ve kireç harç kullanılmış. havuzları ve peyzaj tasarımıyla İran’ın İrem bahçelerinden esinlendikleri net olarak görülüyor.
]]>