İnsanlığın gelişiminde önemli bir evre olan yerleşik toplumsal hayata geçişle birlikte, tarımın başlangıcı ve avcılık gibi önemli sosyal değişim ve gelişmelere tanıklık eden Çatalhöyük Neolitik Kenti, Güney Anadolu Platosu’nda yaklaşık 14 hektarlık bir alan üzerinde yer almaktadır. İki höyükten oluşan Çatalhöyük Neolitik Kenti’nin daha uzun olan Doğu Höyüğü, MÖ 7400 ve 6200 yılları arasına tarihlenen 18 Neolitik yerleşim katmanından oluşmaktadır.
Söz konusu katmanlarda, sosyal örgütlenmeyi ve yerleşik hayata geçişi simgeleyen duvar resimleri, rölyefler, heykeller ve diğer sanatsal öğeler yer almaktadır. Batı Höyüğü ise MÖ 6.200 ve 5.200 yılları arasına tarihlenen Kalkolitik Dönem’e ait kültürel özellikler göstermektedir. Bu özellikleriyle Çatalhöyük, aynı coğrafyada 2000 yıldan fazla bir süredir var olan köylerden kentsel hayata geçişin de önemli bir kanıtıdır.
Konya’nın 52 kilometre güneydoğusunda, Hasandağı’nın yaklaşık olarak 136 kilometre uzağında, Çumra İlçesi’nin 11 kilometre kuzeyinde yer almaktadır. Konya Ovası’na hakim arazide bulunmaktadır. Çatalhöyük’teki içlerine çatılardan girilen birbirine bitişik evler ile sokağı olmayan yerleşim benzersiz bir özellik sergilemektedir.
Ortadoğu ve Anadolu’da diğer Neolitik alanlar bulunmuş olmasına rağmen, Çatalhöyük Neolitik Kenti, kalıntıların boyutu, yaşayan toplumun yoğunluğu, güçlü sanatsal ve kültürel gelenekler ve zaman içindeki sürekliliğin benzersiz bileşimi ile olağanüstü evrensel değer taşımaktadır. Bu özelliklerinin bir sonucu olarak 2009 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne önerilmiştir. İnsanlık tarihine ışık tutan Çatalhöyük Neolitik Kenti, 2012 yılında UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır.
İnsanlığın gelişiminde önemli bir evre olan yerleşik toplumsal hayata geçişle birlikte, tarımın başlangıcı ve avcılık gibi önemli sosyal değişim ve gelişmelere tanıklık eden Çatalhöyük Neolitik Kenti, Güney Anadolu Platosu’nda yaklaşık 14ha.lık bir alan üzerinde yer almaktadır. İki höyükten oluşan Çatalhöyük Neolitik Kenti’nin daha uzun olan Doğu Höyüğü, M.Ö. 7400 ve 6200 yılları arasına tarihlenen 18 Neolitik yerleşim katmanından oluşmaktadır. Söz konusu katmanlarda, sosyal örgütlenmeyi ve yerleşik hayata geçişi simgeleyen duvar resimleri, rölyefler, heykeller ve diğer sanatsal öğeler yer almaktadır. Batı Höyüğü ise M.Ö. 6.200 ve 5.200 yılları arasına tarihlenen Kalkolitik Döneme ait kültürel özellikler göstermektedir. Bu özellikleriyle Çatalhöyük, aynı coğrafyada 2000 yıldan fazla bir süredir var olan köylerden kentsel hayata geçişin de önemli bir kanıtıdır.
Çatalhöyük’teki içlerine çatılardan girilen birbirine bitişik evler ile sokağı olmayan yerleşim ünik bir özellik sergilemektedir. Ortadoğu ve Anadolu’da diğer Neolitik alanlar bulunmuş olmasına rağmen, Çatalhöyük Neolitik Kenti, kalıntıların boyutu, yaşayan toplumun yoğunluğu, güçlü sanatsal ve kültürel gelenekler ve zaman içindeki sürekliliğin benzersiz bileşimi ile olağanüstü evrensel değer taşımaktadır.
]]>Atatürk bir gün çiftliğe gittiğinde, köşkün hemen yanındaki ulu çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir bahçıvan ile karşılaşır. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Görevli bahçıvanın cevabı şöyledir: Ağacın dalları uzamış, binanın duvarına dayanmıştır. Aldığı cevaptan tatmin olmayan Atatürk, düşünülmesi bile imkânsız olan bir emir verir: “Ağaç kesilmeyecek, bina kaydırılacak.” Görev İstanbul Belediyesi’ne intikal eder.
Belediye Fen İşleri Yollar Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlenir. Başmühendis Ali Galip Alnar yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova’ya gelerek çalışmaya başlar.8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina çevresindeki toprak büyük bir dikkatle kazılıp yapının temel seviyesine inilir. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları döşenir. Santim santim çalışılarak bina yapı altına sokulan raylar üzerine oturtulur.
Artık binanın raylar üzerinde kaydırılarak ağaçtan uzaklaştırılması aşamasına gelinmiştir. Güzel ve sıcak bir yaz akşamında Ulu Önder Atatürk ile birlikte, kardeşi Makbule Atadan, Vali Vekili Muhittin Bey, Emanet Fen Müdürü Ziya Bey ve Cumhuriyet Gazetesi Baş Muhabiri Yunus Nadi nezaretinde bina 4.80 metre civarında kaydırılır.
Yürüyen Köşk kare planlı, ahşap karkas bir yapıdır. Giriş kapısının sağından ahşap merdivenlerle çıkılan üst katta küçük bir sofaya açılan dinlenme odası, yatak odası, tuvalet- banyo mevcut olup, kuzey yönünde kısa bir koridorun sonunda terasa çıkan bir kapı bulunmaktadır.
Köşkte bir oda, oturma odası, tuvalet-duş ve kristal camlarla kaplı deniz manzaralı toplantı salonu bulunmaktadır. Köşkte Atatürk’ ün isteğiyle mutfak yapılmamıştır.
Mustafa Kemal Atatürk, bu olaydan sonra da pek çok kez geldiği Yalova’da bu köşkte ve çınar ağacının altında dinlendi. Ölümünden sonra sahip olduğu tüm taşınmazlar gibi köşkü de Türk milletine bağışladı.
]]>Patara’ya yürüme mesafesinde, mis kokulu çiçek bahçeleri arasında kurulmuş olan Pataros Hotel, Patara arkeolojik alanı yakınında, açık yüzme havuzlu ve sakin bir konaklama imkanı sunmaktadır. Otelde binicilik, kano ve rüzgâr sörfü gibi çeşitli aktiviteler organize edilebilmektedir. Pataros Hotel’in klimalı odaları, Türk Akdeniz Riviera’sının renkleriyle dekore edilmiştir.
Odaların tümünde en-suite banyo ve özel balkon bulunmaktadır.Patara’ya yürüme mesafesinde, mis kokulu çiçek bahçeleri arasında kurulmuş olan Pataros Hotel, Patara arkeolojik alanı yakınında, açık yüzme havuzlu ve sakin bir konaklama imkanı sunmaktadır.
Otelde binicilik, kano ve rüzgar sörfü gibi aktiviteler organize edilebilmektedir. Pataros Hotel’in klimalı odaları, Türk Akdeniz Riviera’sının renkleriyle dekore edilmiştir. Odaların tümünde en-suite banyo ve özel balkon bulunmaktadır. Konuklar, mevsim sebzeleri ile hazırlanan meşhur Türk yemeklerinin keyfini çıkarabilirler.
Otelin bahçesinde her gün kontinental kahvaltı servis edilir; ayrıca, havuz barda gün boyu içecek ve atıştırmalıklar sunulmaktadır. Ayrıca, 2 km uzaklıkta yer alan, 18 km uzunluğundaki Patara Plajı gibi popüler cazibe merkezleri de otele yakındır. Tablo güzelliğindeki Kalkan tatil beldesine Hotel Pataros’tan arabayla 15 dakikada ulaşabilirsiniz. Ayrıca, oldukça yakında bulunan Gelemiş beldesi alışveriş seçeneklerine ve modern tesislere ev sahipliği yapmaktadır.
Poi icon
Doğal güzellikler*
Saklıkent Milli Parkı
23,4 km
Poi icon
Tarihi ve turistik yerler*
Patara Harabeleri
1,6 km
Patara Amfi Tiyatro
1,7 km
Ksantos Antik Kenti
9,0 km
Poi icon
Sahil ve plajlar*
Patara Plajı
3,0 km
Kaputaş Plajı
12,9 km
Kabak Plajı
26,9 km
Kelebekler Vadisi
29,8 km
Poi icon
En yakın havalimanları*
Dalaman Havalimanı
68,5 km
*Noktalar arası mesafeler kuş uçuşu ölçümlerle belirleniyor.
Otele Yakın Aktiviteler
Tlos Antik Kenti’ni gezin
Patara Plajı ve Patara Antik Kenti’ne sadece 25 dakika yürüyüş mesafesinde yer alan Pataros Hotel’i sunduğu onlarca aktivite ve konforlu odalarıyla aile, balayı ve arkadaş tatilleri için tercih edebilirsiniz. Deluxe Double, 2 odalı Family Suit, Superior Double ve Junior Suit oda seçenekleri sunan tesisin odaları ise havuz manzaralı balkon, giysi dolabı, çay kahve makinesi, büyük ekran TV ve lüks banyo gibi olanaklara sahip
Evcil hayvanlarınızla da konaklayabileceğiniz otelin açık yüzme havuzu ve 6 yaş altı çocuk havuzunu kullanabilir, bahçeyi süsleyen hamaklar ve minderlerde keyifle dinlenebilirsiniz.
]]>Haliyle de Dünyanın En Güzel Şelaleleri listesinde yerini başköşede alıyor. Arjantin – Brezilya sınırında yer alan bu şelaleler nefes kesen mucizevi manzaralara sahip. Bu etkileyici şelale, dünyanın en güzel yerlerinden biri. Manzara tarif edilemez güzellikte.
Iguazu Şelaleleri Özellikleri ortaya çıkan Ormanda giderken mini safari jiplerle geziyorsunuz. Ağaçların tepesindeki maymunlara el sallayıp, kelebeklerle kendinizi yola bırakırken, kelebeklerin burnunuzdan ve saçlarınızın arasından dans edercesine tılsımlı geçişi sırasında, inanılmaz bir rüyada kendinizi buluyorsunuz. Renk cümbüşünün içinde adeta sarhoş oluyorsunuz. Bu tılsımlı şelaleler böyle bir sihirli dünya. Iguazú Şelalesi’nin en ünlü özelliği, nehrin döküldüğü yerin birkaç kilometre öncesindeki şelaleleridir. Şelaleler de aynı şekilde tam sınırda bulunur. … Toplam genişliği 2700 m olan Igaçu Şelaleleri’nde, ortalama 1.700 m³/s, uzun yağışlardan sonra ise 7.000 m³/s su, iki basamak halinde 75 metreden dökülür.
Aldığınız temiz hava ve Brezilya’nın yer altında bulunan taşları sayesinde ayağınızdan aldığınız pozitif enerjiyi, burnunuzdan çektiğiniz yağmur ormanlarının oksijeni, gözlerinizin karşılaştığı renk cümbüşleri sizi adeta ormanın derinliklerine itiyor ve ruhunuz huzur buluyor.
Iguazu şelaleleri adeta bir rüya .Doğaya kendinizi teslim ediyorsunuz. O teslim anındaki iç huzuru yaşamalısınız. Iguazu kelimesi yerel bir dil olan Guarani’de “Büyük Su” anlamında kullanılıyor. Daha uygun bir isim konulamazdı sanırım. Bu görkemli şelaleler adının tam da hakkını veriyor. Guazu’ya gitmek için en uygun dönem Mart-Nisan ve Ağustos-Eylül ayları.
Burada kış mevsiminde ciddi şekilde yağmur var. Yaz aylarında şanslıysanız güneşli bir hava seyahatinizi enfes kılacaktır. Yaklaşık 80 metredenaha yüksek bir noktadan dökülen ve 14 şelalenin birlikte aktığı Devil’s Throat yani Şeytan Gırtlağ Şelalenin en büyüleyici kısmı. Bu bölgeden, şelaleyi yaklaşık 270 derece ile izleyebilirsiniz.
Her 2 tarafı da yani Brezilya ve Arjantin’i görebilirsiniz. 70.000 hektara yayılmış bu alanda şelaleler bundan yüz binlerce yıl önce, Parana ve Iguazu nehirlerinin birleştiği yerde oluşmuş. Bölge İspanyollar tarafından keşfedilmeden önce buranın yerlileri Guaraniler burada yağıyormuş. Yerel dilde büyük su anlamına geliyor Iguazu.
]]>Burada, mevsimlik akan Yanar Dere vadisi’nin batı yakasında, meyilli yüzeyi üzerinde dört ayrı seviyede sürekli yanan gaz çıkışları bulunmaktadır. Yanartaşa yaklaşık 30-40 dakikalık eğlenceli bir yürüyüş ile çıkarsınız. Tepeye çıktığınızda sizi inanılmaz manzara karşılar. Akşam karanlığında el feneri ile çıkılır, karanlıktan dolayı yanan ateş harika bir ortam sunar. Bu ortamda gitar ile müzik dinleyebilir. Yanınızda getirdiğiniz sosis, sucuk vb. ürünleri çıralı yanartaş doğal ateşi ile pişirebilirsiniz.
Olympos çıralı yanartaş Chimera hakkında en güzel fikirlerden bir de harika resimler çekebilirsiniz, özellikle gece çekimleriniz Yanartaş da çok daha farklı ve de güzel olacaktır. Efsanesi dillerden dillere yayılan Yanartaş’ın efsanesi de vardır
Yanartaş Efsanesi Yunanistan’a bağlı Argos’ta, Bellerophontes adlı tanrısal güzellikte bir delikanlı yaşarmış. Uçan at Pegasos’a sahip olmayı çok istediğinden dağ bayır damadan günlerce Pegasos’un peşinden koşturmuş ama muvaffak olamamış. Birgün tanrılar rüyasında uçan ata nasıl sahip olabileceğini bildirmişler. O da tanrıların istediği şekilde atın su içtiği bir anda kendine verilen altın gemle ata sahip olmayı başarmıştır. Ancak Bellerophontes birgün yanlışlıkla birisini öldürür. Bundan dolayı Argos’tan ayrılıp Tiryns kralı Proitos’un sarayına sığınır. Kraliçe bu yakışıklı gence çok geçmeden aşık olur. Onunla birlikte olmak ister. Fakat Bellerophontes konuk olduğu evin sahibine saygısızlık etmek istemez ve kraliçenin arzusunu geri çevirir.
Kraliçe de kocasına yalan söyleyerek gencin kendisinin zorla koynuna girmek istediğini ileri sürerek ondan intikam almak ister. Kral öfkelenir ise de konuğunu öldürmek istemez ve onu öldürtmek için kayınbabası olan Lykia kralına bir mektupla birlikte gönderir. Bellerophontes Lykia’ya ulaşır. Kral onu Xanthos nehri yakınında karşılar ve dokuz gün misafir eder. Dokuzuncu günde damadının gönderdiği mektubu alır ve öldürülmesi gerektiğini anlar.
Ancak o da öldüremez ve Khimaira’nın öldürmesini ister. Böylece ondan kurtulmayı düşünmüştür. Khimaira önü arslan arkası yılan, ortası keçi olan ve ağzından alevler saçan garip bir yaratıktır. Bellerophontes tanrıların isteği ve kanatlı atı Pegasos sayesinde Khimaira’yı yere serer. Kral, Bellerophonhes’e daha birçok zor işler vermişse de o hepsinin hakkından gelmiştir.
Bunun üzerine kral onun tanrı soyundan geldiğine inanarak ona birçok armağanlar verir ve kızıyla evlendirir. Bellerophontes Poseidon soyundan gelmektedir. Bu evlilikten üç çocuğu olur, bunlardan kızı Laodameia, Zeus ile birlikte olur ve Sarpedon doğar. Sarpedon büyüyünce Lykia kralı olur. Troya savaşına katılır. Ben ta uzaklardan geldim yardıma Anaforlu Xanthos’tan geldim, uzak Lykia’dan, diyerek savaşta geri kalanlara çıkışır ve birçok kahramanlık gösterdikten sonra Akhilleus’un silahlarıyla savaşan Patroklos tarafından öldürülür. Son nefesini verirken de vazifesini Glaukos’a devrederek ölür.
Zeus oğlunun ölüsünü Lykia’ya götürmesi için Apollon’a emir verir. İşte böylece yer altı yaratıklarından Typhon ile Ekhidna’nın birleşmesinden doğan Khimaira, bugün Çıralı ve Yanartaş denilen Olympos’tan görülen dağda yaşarmış. Belerophontes’in uçan atı Pegasos’a binerek öldürdüğü Khimaira son nefesini verirken bile ağzından alevler çıkıyormuş. Bugün tabii gazların kayalar arasından çıkıp yanması işte bu efsane ile birleştirilir.
]]>Ulu Önder Atatürk, Türk milletinin bağımsız ve milli egemenliğe dayanan demokratik bir devlet anlayışı içinde yaşaması için yürüttüğü mücadelesinde, milleti ile bütünleşerek başarıya ulaşmıştır. Kendini değil hayatını değil Türk milletini düşünen hayatını adayan Atatürk unutulmayacaktır.
Atatürk ve anıtkabir hususunda ne yazsak da az gelecektir. Türkiye Cumhuriyeti’ nin kuruluşunun 15 nci yılında maalesef yakalandığı rahatsızlığı çok ağırlaşarak, 10 Kasım 1938 ‘ de Dolmabahçe Sarayı’ nda ebediyete göçmüştür. Atatürk kendisi için bir mezar yaptırmadığı gibi, gömüleceği yer içinde vasiyette asla bulunmamıştı. 1923 yılında bir sohbet sırasında Atatürk; Elbet bir gün bende öleceğim, beni Çankaya’ ya gömüp, hatıramı yaşatırsınız demiştir ve “Beni milletim nereye isterse oraya gömsün. Fakat benim hatıralarımın yaşayacağı yer Çankaya olacaktır” diye de daima hatırlatıp sözlerine eklemiştir.
Türk Ulusunun O’ na karşı duyulan büyük saygı ve minnettarlığının bir ifadesi olan Anıtkabir, Türkiye Cumhuriyeti’ nin en anlamlı eseri olmuştur dama da öyle kalacaktır. Polatlı ve Malıköy’den getirilen beyaz travertenler kulelerin iç duvarlarında, Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Kumarlı mevkiinden getirilen beyaz travertenler, heykel grupları, aslan heykelleri ve mozole kolon atlarında kullanılmıştır. Kayseri’nin Boğaz köprü mevkiinden getirilen siyah ve kırmızı travertenler ise toplantı alanı ve kulelerin zemin döşemelerinde kullanılmıştır.
Atatürk Ve Anıtkabir Hakkında İçerideki holün en uzak ucunda Atatürk’ün büyük mermer lahdi, kocaman bir pencere ile çerçevelenmiş olarak duruyor. Lahit Adana yakınlarındaki Osmaniye’den getirilmiş 40 ton ağırlığında yekpare bir kırmızı mermer bloktan oluşuyor ve Atatürk’ün naaşı aslında lahdin hemen altında yer alan kümbet benzeri sekizgen mezar odada bulunuyor. Bu mermer kütle ise Atatürk’ün bedeninin bir simgesi aslında. Zeminin altındaki asıl mezarda Atatürk’ün naaşının üstünü örten mütevazı bir mermer levha ve levhanın etrafında 81’i Türkiye’nin vilayetlerinden, ikisi de Türkiye dışından gelen toprakla dolu olan toplam 83 pirinç vazo bulunuyor. Böylece Atatürk vatan toprağıyla sarmalanıyor
Bütün merdivenler ve Aslanlı Yol ile Tören Meydanı döşemeleri inşa edilmiştir. Mimari açıdan değerlendirildiğinde Anıtkabir’in anıtsal yönünün ağır bastığı, simetrinin önemli olduğu, kesme taş malzemenin ağırlıklı olarak kullanıldığı söylenebilir. Diğer yandan Selçuklu taş işçiliği motifleri ve Osmanlı dönemine ait ögelerin göze çarptığı yapı, 750 bin metrekarelik bir alanı kaplıyor.
.
]]>