Büyüleyici güzelliğinin yanı sıra astım hastalarına iyi gelen havasıyla da ünlüdür. Doktor kontrolünde mağarada belli bir süre oturarak 21 günlük tedavi kürü uygulayan hastalar vardır. Mağaranın havası yaz kış değişmez; bir miktar radyoaktivite ile iyonlar ile sıcaklık 22 santigrat derece, rutubet yüzde 95, sabit basınç 760 mm’dir. Mağaranın havasında yüzde 71 azot, yüzde 20,5 oksijen, on binde 2,5 karbondioksit ve bulunmaktadır. Damlataş Mağarası, Mağara, Türkiye’nin turizme açılan ilk mağarasıdır.
Damlataş Mağarası özellikleri sağlık hususundadır. Yağmur yağdığı zamanlarda mağaranın tavan bölgesinden kireçli su akmaktadır. Bu sular gerek mağaranın ısısı gerek ise mağarada ki nem oranından dolayı zaman içerisinde sarkıtları oluşturmuştur.11 Tem 2018 ütle halindeki granitler, fiziksel ve kimyasal ayrışmaya uğradıklarında değişik boyut ve şekillerde bloklara dönüşür. Granitlerin ayrışması sonucu yer yer birbiri üzerinde köşeleri yuvarlaklaştırılmış bloklardan oluşan bir topografya şekli meydana gelir. Buna tor topografyası denir.
Mağaranın havasındaise yüzde 71 azot, yüzde 20,5 oksijen, on binde 2,5 karbondioksit ve bir miktar radyoaktivite ile iyonlar bulunmaktadır. Mağaraya giriş ücretlidir. Çevresinde küçük bir çarşı vardır, önü ise plajdır.
Damlataş mağarası hakkında yazılacaklar ilginçtir. Damlataş Mağarası, senenin 5-6 ayında devamlı damlar. kuru, yatay mağara tipindedir. 1948 yılında vapur iskelesi inşaatında kullanılmak üzere taş ocağı olarak tespit olunan bugünkü yerinde, bir dinamit ateşlenmesi sonucu bulunmuştur. Birbirinden güzel binlerce sarkıt ve dikitlerle süslü bu mağara hemen koruma altına alınıp mağara hakkında araştırmalara başlanmıştır. Sarkıt ve dikitlerin araştırmalara göre, İ.Ö. 20.000-15.000 yılları arasında meydana geldiği sanılmaktadır. Kalınlık yaklaşık 10 metreyi bulduğu içinde çökme ihtimali kesinlikle yoktur.
Hastaların, öncelikle bir doktordan mağaraya girmesinde bir sakınca olmadığına dair rapor alarak, mağaranın ilgili memuruna başvurması gerekmektedir. Tedavi süresince az da olsa mutlaka sembolik bir ücret ödenmesi gerekmektedir. Mağaranın astıma iyi gelen dört tane özelliği tıbben tespit de edilmiştir. Mağaranın ortamında bulunan normalden 10 misli kadar fazla karbondioksit, yüksek oranda nem, alçak sühunet, radyoaktive gibi güzel ve ilginç unsurlarınher bir tanesinin astıma iyi geldiği, kabul edilmektedir.
]]>Eshab-ı Kehf Mağarası 300 m2 genişliğinde 10 metre derinliğinde bir mağaradır. Mağaranın yanında Sultan Abdülaziz döneminde inşa edilen 3 şerefeli bir cami bulunmaktadır. Mağaranın çevresinde hediyelik eşyalar satan dükkânlar, restoranlar, otopark ve tuvalet bulunmaktadır. Eshab-ı Kehf mağarasına giriş ücretsizdir.
Eshabı-Kehf Hikâyesi Eshab-ı Kehf kelime olarak mağara arkadaşları anlamına gelmektedir. Kuran’da Kehf suresi 9-26 ayetlerinde bu hikâye anlatılmaktadır
Dönemin putperest hükümdarının zulmünden kaçan 6 inançlı genç yolda bir çobana ve köpeğine rastlarlar. Kendisi de inançlı biri olan çoban bu gençlere saklanmaları için bir mağara gösterir. Gençlerin peşinde olan hükümdar, onları mağarada uyurken bulur ve ölmeleri için mağaranın ağzını ördürür. Mucizevi bir şekilde bu 7 kişi ve köpekleri 309 yıl boyunca uyurlar. Uyandıklarında içlerinden birisini yiyecek alması için şehre gönderirler. Alışveriş için şehre inen genç, elindeki eski gümüş parayı uzattığında kendisinin hazine bulduğu düşünülerek yakalanır ve şehrin yöneticisinin huzuruna götürülür. Aradan geçen 3 asırlık zamanda şehrin başına inançlı birisi geçmiştir. Gencin anlattığı hikâyeden çok etkilenen yönetici, ondan kendisini arkadaşlarının yanına götürmesini ister. Genç, mağaraya yaklaştığında kendisinin önce içeriye tek başına girmesini aksi takdirde arkadaşlarının korkacağını söyler. Genç içeri girdikten sonra 7 inançlı kişinin hepsi mucizevi bir şekilde görünmez olurlar.
Eshabı-Kehf özellikleri B,bu hikâye halk arasında yedi uyurlar efsanesi olarak da bilinmektedir. Dünyada İspanya’dan Çin’e kadar 33 farklı mağara için Eshab- Kehf hikâyesi anlatılmaktadır. Eshab-ı kehf mağarasına gitmek için öncelikle Tarsus İlçe Merkezi’ne gidilmeli buradan Dedeler Köyü yolu takip edilmelidir. Tarsus İlçe merkezinde ziyaretçileri Eshab-ı Kehf mağarasına yönlendiren tabelalar bulunmaktadır.
Eshabı-Kehf Mağarası Çevresinde Görülebilecek Yerlere göz atacak olursak;
*Taşkuyu Mağarası: 500 m
*St Paul Kuyusu: 13,5 km
*Saint Paul Kilisesi: 15 km
*Tarsus Şelalesi:13 km
*Antik Roma Yolu: 13,5 km
*Tarihi Tarsus Evleri: 13,5 km
*Kleopatra Kapısı: 13 km
*Nusret Mayın Gemisi: 13,2 km
]]>Tünel inşasında Roma lejyonları yani süvari birliklerindeki askerler ve köleler çalışmıştır. Tümüyle dağ içine oyulan tünel bin 380 metre uzunluğunda, 7 metre yüksekliğinde ve 6 metre genişliğinde yapılmıştır. Tünelden 100 metre kadar uzaklıkta bulunan Beşikli Mağara, kaya mezarlarının en geniş ve en ünlülerinden olup, içerisinde bölümler halinde on iki mezar vardır. Mezarlar öyle ki birbirlerinden duvarlar ile ayrılmıştır. Bu taş mezarlar, taş sütunlar ve kemerlerin birbirine bağladığı bölümler halinde olup, yukarıdan aşağıya yine taş merdivenlerle inilmektedir. Kayaların oyulması ile meydana getirilen, yer yer kapıların açıldığı bölümlerdeki sütunlar, sütun başlıkları, kademeler ve üst örtüyü kısmen süsleyen motifler orijinallerine uygun şekillerde yapılmıştır.
Titus tüneli ve beşikli mağara özellikleri arasında yeri gelen nasıl gidilir sorusunun yanıtıdır. Tünel’e Hatay Havalimanı’ndan levhaları takip ede ede ulaşmak mümkün olmaktadır. Turist ve gezi ve tatil severlerinin ilgi Ve merakla beğenecekleri bir yerdir. Tünelin içinde yer kaygan bir zemin olduğu için yanınıza uygun ayakkabılar almanız gerekmektedir. Yoksa baya sert şekilde düşmeler yaşanacaktır.
Titus tünelinin doğusunda da kayalarla oyulmuş mezar odaları bulunmaktadır. Bir de lahitler vardır. Mimari yapısı ve sanat hususunda oldukça gösterişli bir yapıdır. O zamanın en soylu ailelerinden biri tarafından bu alanda yaptırılmış 12 adet mezar bulunmaktadır. Bunların en ünlü olanı ise Beşikli Mağara olarak bilinen ve de elbette bu bölgeye adını veren beşikli mağarasıdır. Öteki mezarlar ise birbirinden duvarlarla ayrılmıştır.
Titus Tüneli Ve Beşikli Mağara Hakkında söyleyeceklerimizden çok görmek ve gezmek gerekmektedir. Buradaki ilginç taş mezarlar, sütunların ve kemerlerin birbirine bağladığı bölümler halinde olarak, yukarıdan aşağıya tekrardan taş merdivenlerle inilmektedir. Samandağı, yalnızca Türkiye’nin en uzun plajına sahip olmasıyla değil içeriğindeki tarihi değerleriyle de ön plana çıkan ilçelerimizden biri olmaktadır. Turistik bakımından da çok kıymet taş
]]>Mağaranın duvarlarına ve özellikle de tavanlarına konmuş sivrisinek boyutlarında hiç uçamayan bu canlılar, kanatsız bir böcek türü. Yaydıkları ışık sayesinde diğer uçan böcekleri tuzaklarına düşürüp yiyorlar. Aslında ateşböceği Yeni Zelanda’da çok görülmez. 120 yıldan fazla zamandır ki bu karanlık mağarayı ışık cennetine dönüştürmeyi bilmişler.
Yeni Zelanda Ateşböceği mağarası özellikleri Şili ve Arjantin sınırında sonsuz derecede güzel mermer mağaralar bulunmaktadır. Patagonya’nın en önemli ve güzel albenili merkezlerinden biridir. Mağaralar, Carrera Gölü ile birlikte düşünülmelidir. Muhteşem bir görüntü veren Bu canlıların yaydığı elektrik olağanüstüdür. Mağaranın duvarları mermer gökkuşağının tüm renkleri ile boyanır ve güneş ışığının etkisi altında gün boyunca tonlarını değiştirebilir güneşin yedi rengine bürünebilir. Mağaralar son derece büyüleyici görünüyor.
Yeni Zelanda Ateşböceği mağarası inanılmaz bir güzelliğe bürünüyor. Aslında mağaraların derinlik ve karanlığı korkunç. Oysaki ateş böcekleri masalımsı bir ortama büründürüyorlar. Ateş böceklerinin bu çeşidinin diğer ismi de yıldız kurdu. Yolunuz düşerse gezmeyi ve inanılmaz ışık danslarını izlemeyi ihmal etmeyiniz. Labirentler ve de yer altı mağaralarının bulunduğu ve ateşböceklerinin şöleniyle aydınlattığı esrarengiz bir yer. Farklı, alışılmışın dışında bir yer görmek isteyenler için efsane ortam ve büyüleyen bir gezi önerisidir.
Yeni Zelanda ateşböceği mağarası hakkında bilinmeyenler oldukça fazladır. Bir senede yarım milyondan fazla insanın tercih ederek burayı ziyaret etmesi boşuna değildir.Keşfedilme hikayesi ise şöyledir; 1888 senesinde Maori halkının Kawhia Kabilesi’nin reisi olan Tane Tinorau tarafından keşfedilen mağaraların ismi, Maori dilinde wai yani-su ve de tomo yani –oyuk- sözcüklerinden türemiş ve günümüze dek gelmiştir.
Masalımsı bir hikayesi vardır. Bir gün elindeki meşaleyle mağarada yürüyen kabile reisi, tavanın tıpkı geceleri gökyüzündeki gibi ışıldadığını görünce hauyret ve büyüleyici düşüncelere kapılıp çok beğenmiş ve eşi Huti’yle beraber 18. Yüzyılda 1889 senesinde turistler için mağara keşif gezileri düzenlemeye başlamışlar. İnanılmaz fakat gerçek olan bir bilgi daha var ki o da günümüzde bile halen bu mağarayı gezdiren rehberlerin büyük çoğunluğu Tinorau ve ailesinin soyundan gelmektedir.
]]>Cennet Mağarası’nın 75 metre kuzey tarafında yer alan bu obruğun (doğal oluşumun) ağız çağı 75 X 50’dir. Cehennem Mağarası’nın dış kenar kısımları iç bükey şeklinde olduğundan bu bölüme inmek imkansızdır. 128 metre derinliği olan Cehennem Mağarası efsanesine göre Yunan Mitolojisi tanrılarından Gök Tanrısı Zeus, alevler saçan yüz başlı ejderha Typhon’u yendikten hemen sonra erderhayı uzun bir süre Cehennem Mağarası’na hapsetmiştir. Sonrasında Zeus, yüz başlı ejderhayı buradan alarak Etna Yanardağı’nın altındaki bölüme götürerek onu sonsuza dek burada hapseder.
Elips şeklinde olan Cennet Mağarası’nın ağız kısmı 250 X 110 metre kadardır. Cennet Mağarası’nın derinliği ise 70 metredir. Mağaranın tabanında ayrıca mağara girişleri de vardır. Tabanın güneyinde 200 metre olan bir mağara ve en derin noktasında da 135 metre olan ikinci bir mağara daha bulunur. Cennet Mağarası’nın giriş kısmında ise dikdörtgen şeklinde yapılmış, büyük kesme blok taşlardan oluşan küçük bir de kilise vardır. Bu küçük kiliseye basamaklardan çıkarak ulaşılabilmektedir. Cennet Mağarası’nın tabanına ise 450 basamak inilerek ulaşım sağlanmaktadır. Çoğu turist tabana inemeden dönmektedir. Söylentiye göre Cennet Mağarası’nın tabanındaki hava birçok hastalığa iyi gelmektedir. Özellikle astım hastalığına iyi geldiği söylenmektedir.
Cennet Mağarası’nın girişinde bulunan kilisenin adıdır. Bu kilise dikdörtgen olup düz damlıdır. Ayrıca doğu ve batı kanadı olacak şekilde inşa edilmiştir. Meryem Ana Kilisesi’nin güney ve kuzey taraflarında altışar tane pencere mevcuttur. Meryem Ana Kilisesi’nin batı kapısındaki yazıttaki bilgilere göre kilise Paulus isminde bir din adamı tarafından Meryem Ana için yaptırılmıştır. Kilisenin M.S. 5. yüzyıla ait olduğu düşünülmekle birlikte birçok freskle süslenmiştir. Bunların çoğu Hz. İsa ve havarileri ile ilgilidir.
Cennet Mağarası’nın güney tarafında yer alan bu tapınağın Helenistik Döneme ait olduğu saptanmıştır. Tapınağın içerisindeki taşlara yazılı olan 130 din adamı isminin de araştırmalara göre Helenistik ve Roma Dönemleri’nde görev alan bireyler olduğu öğrenilmiştir. Tapınak Meryem Ana Kilisesi kadar sağlam bir şekilde günümüze ulaşamamıştır. Ne yazık ki Zeus Tapınağı’nın güney kısmındaki duvar günümüzde yoktur.
Yazar: Eda ÖZCAN
]]>