Haliyle de Dünyanın En Güzel Şelaleleri listesinde yerini başköşede alıyor. Arjantin – Brezilya sınırında yer alan bu şelaleler nefes kesen mucizevi manzaralara sahip. Bu etkileyici şelale, dünyanın en güzel yerlerinden biri. Manzara tarif edilemez güzellikte.
Iguazu Şelaleleri Özellikleri ortaya çıkan Ormanda giderken mini safari jiplerle geziyorsunuz. Ağaçların tepesindeki maymunlara el sallayıp, kelebeklerle kendinizi yola bırakırken, kelebeklerin burnunuzdan ve saçlarınızın arasından dans edercesine tılsımlı geçişi sırasında, inanılmaz bir rüyada kendinizi buluyorsunuz. Renk cümbüşünün içinde adeta sarhoş oluyorsunuz. Bu tılsımlı şelaleler böyle bir sihirli dünya. Iguazú Şelalesi’nin en ünlü özelliği, nehrin döküldüğü yerin birkaç kilometre öncesindeki şelaleleridir. Şelaleler de aynı şekilde tam sınırda bulunur. … Toplam genişliği 2700 m olan Igaçu Şelaleleri’nde, ortalama 1.700 m³/s, uzun yağışlardan sonra ise 7.000 m³/s su, iki basamak halinde 75 metreden dökülür.
Aldığınız temiz hava ve Brezilya’nın yer altında bulunan taşları sayesinde ayağınızdan aldığınız pozitif enerjiyi, burnunuzdan çektiğiniz yağmur ormanlarının oksijeni, gözlerinizin karşılaştığı renk cümbüşleri sizi adeta ormanın derinliklerine itiyor ve ruhunuz huzur buluyor.
Iguazu şelaleleri adeta bir rüya .Doğaya kendinizi teslim ediyorsunuz. O teslim anındaki iç huzuru yaşamalısınız. Iguazu kelimesi yerel bir dil olan Guarani’de “Büyük Su” anlamında kullanılıyor. Daha uygun bir isim konulamazdı sanırım. Bu görkemli şelaleler adının tam da hakkını veriyor. Guazu’ya gitmek için en uygun dönem Mart-Nisan ve Ağustos-Eylül ayları.
Burada kış mevsiminde ciddi şekilde yağmur var. Yaz aylarında şanslıysanız güneşli bir hava seyahatinizi enfes kılacaktır. Yaklaşık 80 metredenaha yüksek bir noktadan dökülen ve 14 şelalenin birlikte aktığı Devil’s Throat yani Şeytan Gırtlağ Şelalenin en büyüleyici kısmı. Bu bölgeden, şelaleyi yaklaşık 270 derece ile izleyebilirsiniz.
Her 2 tarafı da yani Brezilya ve Arjantin’i görebilirsiniz. 70.000 hektara yayılmış bu alanda şelaleler bundan yüz binlerce yıl önce, Parana ve Iguazu nehirlerinin birleştiği yerde oluşmuş. Bölge İspanyollar tarafından keşfedilmeden önce buranın yerlileri Guaraniler burada yağıyormuş. Yerel dilde büyük su anlamına geliyor Iguazu.
]]>Suyu bol bu iki nehir kısa bir akıştan sonra birleşerek Bıyıklı Düdeni içinde kaybolur. Bıyıklı Düdeni’nde kaybolan su 14 kilometre kadar yerin altında gittikten sonra Varsak Çöküntüsü’nün bir ucundan çıkar, çok kısa bir akıştan sonra çöküntünün öbür ucundan tekrar batar. Varsak’ta kaybolan su iki kilometre kadar yeraltı akışından sonra Düdenbaşı’nda yeryüzüne çıkar. Aşağı Düden ve Yukarı Düden Şelalesi olarak bilinen şelalelerden Yukarı Düden Şelalesi şu an için ayrıca piknik yeri ve mesire alanı olarak da kullanılmaktadır.
Düden Şelalesi – Antalya Özellikleri konusunda yüzeyden hiç su akmadığı günlerde bile Düdenbaşı Şelalesi’nin altından saniyede en az 10 metreküp su yüzeye çıkar. Bu suyun maksimum debisi 94 metreküp, ortalaması ise saniyede 15-16 metreküptür. Düdenbaşı’nda yukarıdan şelale yaparak akan su Kepez hidroelektrik santralından gelen sudur.
Düdenbaşı’ndan sonra koyunlar regülatöründe, iki ana kanala ayrılan Düden Çayı 9 kilometre sonra Antalya’nın doğusunda 40 metre yüksekliğindeki traverten bir eşikten şelale yaparak Akdeniz’e dökülür. Antalya’nın enfes güzelliklerinden birisi Düden Şelaleleri. “Şelaleleri” dedik zira kaynağını Kepez Hidroelektrik Santralinden alan Düden Çayı, iki kola ayrılır ve bu iki koldaki şelaleler de Akdeniz’e dökülür.
Düden Şelalesi – Antalya Hakkında yazacak çok fazla şey var.Doğal güzelliğiyle ziyaretçilerini büyüleyen Düden Şelalesi, içerisindeki antik kalıntılarla tarihe ışık tutuyor. Şelale sınırları içindeki M.Ö 2 ve 7’nci yüzyıla ait antik zeytinyağı işliği ve antik mezarlar Büyükşehir Belediyesi’nin girişimleri ile ilk kez resmi kayıt altına alındı.
Düden Şelalesi etrafında özel mağara yapıları bulunmaktadır. Dev oyuklar bulunan bu şelalenin etrafında aynı zamanda da özel oturma alanları yer almaktadır. Antik Kaya mezarları tarafından çevrili olan bu yer, eski bir yerleşim bölgesidir. Düden Şelalesi, Türkiye’nin en özel yerlerinden biridir.
]]>Bizans, Konstantiniye ve İstanbul, İstanbul’un olağanüstü kamaştıran tarihini anlatıp, simgelerler. İstanbul, tarih boyunca pek çok imparator tarafından yönetilmiş ve üç büyük medeniyet. Gece hayatı ise Taksim, İstiklal Caddesi ve Tünel hattı İstanbul gecelerinin en önemli mekânlarını içermektedir. İstanbul’da sanat ve kültür aktiviteleri ise son derece fazla ve ağırlıklıdır.
İstanbul’un özellikleri Yunanlılar tarafından İ.Ö. 685 yılında kurularak Byzantion ismi verilmiştir, Sonraları ise, Tarih boyunca farklı uygarlıklarca değişik isimlerle anılmış Tarihi Yarımada Nihayet Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise ilk olarak Der Saadet ve sonrasında da İstanbul olarak isimlendirilmiştir. Olağanüstü doğal güzellikleri, şahane minareleri, altın yaldızlı kubbeleri, sarayları, köşkleri, müzeleri, park ve bahçeleri, anıtları, kuleleri, kültürü inanılmaz güzeldir.
Asya ve Avrupa kıtalarını birleştiren özelliğiyle de tüm dünyada tekdir. Boğaziçi-İstanbul Boğazı dünyayı derinlemesine etkilemiştir. İstanbul’da gezilecek yerler de sınırsızdır. İstanbul’un ilk bakışta göze çarpan en etkileyici yerleri Tarihi Yarımada ve Boğaziçi’dir. Topkapı Sarayı, Ayasofya ve Sultanahmet Camii, Kapalıçarşı, Yerebatan Sarnıcı gibi tarihi yerleri barındıran Tarihi Yarımadada gezi ve Eminönü Galata Köprüsünden başlayarak Anadolu Kavağına kadar süren müthiş İstanbul Boğaz turu, Avrupa ve Asya’yı ayıran İstanbul Boğazı’nda vapur veya teknelerle unutulmaz bir deniz gezisi gerçekleştirebilirsiniz.
İstanbul hakkında sayfalar dolusu yazılsa anlatılması o derece yetersiz kalacaktır. İstanbul dünyanın en büyük, en önemli ve en güzel şehri unvanını taşımaktadır.. Boğazın iki yakasına yayılmış, olağanüstü güzellikteki tepeler, şehrin sakinlerini ve ziyaretçilerini sürekli büyüler. Dünya tarihinin en önemli komutanlarından ve devlet adamlarından biri olan Napolyon, “Eğer dünya tek bir devlet olsaydı, İstanbul başkent olurdu” demiştir. Bu gerçekten de doğrudur. Dolayısıyla, İstanbul’un önemini anlayabilmemiz için tarihe bakmamız gerekir. İstanbul’da Osmanlı Yapıları ağırlıktadır. birçok Osmanlı eseri görebilirsiniz. Binlerce cami, imparatorluk binası, kışla, okul, hamam arasında Sultanahmet Camii (1616), Süleymaniye Camii (1557), Topkapı Sarayı (1465), Rumeli Hisarı (1452), Dolmabahçe Sarayı (1856) gibi muhteşem eserler vardır. İstanbul’un fethinden sonra yüzyıllar boyunca şehre Konstantinopolis ya da Konstantiniyye denmeye devam edilmiştir. Yani Konstantin’in şehri ya da esasen şehre gidiyorum demektir. Cumhuriyet dönemine dek bu isim devam etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, 1929 yılında Konstantinopolis ya da Konstantiniyye ismini resmi olarak da İstanbul’a çevirmiştir.
]]>Ülke genel olarak tarım ve balıkçılıkla geçiniyor. Uzak Doğu Turları arasında oldukça popüler Türkiye’den Tayland’a uçuş süresi yaklaşık dokuz saat ve arada beş saatlik zaman farkı var. Yıllık ortalama sıcaklığı 30 derece ve tropikal iklime sahiptir. Kasım ve şubat ayları arasında muson yağmurlarının azalması nem oranının düşmesinden dolayı sıcaklar diğer aylara göre daha az bunaltıcıdır. Ülkenin en çok yağış aldığı zamanlar Ağustos ve Eylül aylarıdır.
Bangkok, Tayland özellikleri gidilecek yerler listesinde ilk sıralarda yer almaktadır. Ekvatora yakın bir ülke olan Tayland’da tropikal iklim hâkimdir yıllık sıcaklık ortalamaları 30 derecenin üstündedir ve nem oranı çok yüksektir. Muson yağmurlarına yakalanmak istemiyorsanız, Kasım ve Şubat ayları arasında gitmelisiniz. Asya kıtasının güney doğrusunda konumlanan Tayland dört ülke ile de sınır komşusudur. Bu ülkeler Laos, , Malezya Burma ve Kamboçya’dır. Ülkenin hem Güney Çin Denizine hem de Andaman Denizine kıyısının olması sebebiyle ülke turizminin gelişmesinde etkilidir. Ülkenin yarım adalarında Tropikal İklim yaşanılıyor.
Hava genelde bulutlu ve yağışlar öğleden sonra başlayıp kısadır. Kısacası ülkenin her köşesi farklı bir kültürel ve coğrafi zenginlik içeriyor. Sizin de Tayland’a gitme şansınız olursa, Tayland Turlarını da mutlaka araştırıp katılın.
Bangkok, Tayland hakkında Tayland’da Himalayalar’dan esen Muson rüzgârlarıyla serin hissetmeniz mümkündür. Tayland’a giderken mutlaka yanınızda yağmurluk bulundurmanız gerekir. Yağmur yağarken bile yapabileceğiniz aktiviteler var .
Gülücükler ülkesi Tayland’a gitmeden önce valizinize bir böcek ilacı koymanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Bunun nedenini Tayland’a birkaç saat geçirdikten sonra daha iyi anlayacağınızı düşünüyorum Ülkede bir diğer kural istendiği zaman ayakkabılarınızı çıkarmaktır yani evlerde, restoranlarda veyahut küçük dükkânlarda bazen ayakkabılarınızı çıkarmanız istenebilir. Son olarak, Tayland kültüründe yer alan wai selamını bilmeniz deiyi olacaktır. Elleri dilek tutar biçimde birleştirip çeneye yaklaştırarak yapılır. Hindistan’daki namaste selamının benzeridir
Yüzen pazarları, ihtişamlı sarayları, cıvıl cıvıl sokakları ve Budist tapınaklarıyla ünlü bir kent olan Bangkoku da görmelisiniz. Eski Siyam yeni Tayland kültürünü tanıyabileceğiniz harika bir yer olan Bangkok’da. Tayland’ın en yüksek dağlarını görmek isterseniz de Chiang Mai’ye gidin. Burada şaka değil inanın fil bile yıkayabilirsiniz, oldukça ilginç bir hatıra olacaktır! Ülkenin en büyük adası olan Phuket’i ziyaret edebilirsiniz. Oldukça keyifli bir tatil olacaktır.. Kısacası Tayland’da her nereye giderseniz gidin, oldukça ilginçtir.
]]>Sayısı 2 bin civarında tapınaklar. İçleri aynalarla, , Buda heykelleriyle, tik ağacından yapılan sundurmalarla ve her daim tazelenen çiçeklerle dolu tapınaklar. Gezerken çoraplarınızı dahi derhal ayağınızda ne varsa çıkarmanız gereklidir. 2 bin 500 yıllık taşların üzerinde çıplak ayakla gezmek daha etkileyici. Keşiş elbiselerinin yürürken çıkardığı hışırtılar, çelimsiz dantelli saçakların altında yürürken ahşabın çıkardığı gıcırtı ve dahi mırıldanılan dualar.
Bagan’ın Büyüleyici Tapınakları / Myanmar Özellikleri 2. yüzyılda kurulan tapınak-şehir Arkeolojik Alanı’nda UNESCO kayıtlarına göre tam 2.229 tane tapınak bulunuyor. Yüzlerce yıldır süregelen depremler nedeniyle yıkılanlar olsa da günümüzde bu tapınakların çoğu hâlâ dimdik ayakta. Kirkiki km kareye yayilmis 4400 tane tapinak günbatımında atmosfer çarpıcı. Güneş gül ve sıcak hava balonları Bagan’da güneş bir başka doğuyor ve batıyor. Tabii ki tapınakların güzelliğe katkısı mükemmel.
Yüzyıllar boyunca Birman halkı Bagan topraklarında yaşamıştı, ancak ne yazık ki Myanmar’daki her şeyde olduğu gibi, ordu 1990’da onları temizlemeye başladı. Bagan Myanmar’da yer alan antik bir kent. Küçük sayılabilecek bir alanda 2200 adet tapınak var. Tapınak derken tapınak, manastır ve pagoda(dini işlevi olmayan kule gibi bişey) var. 11.yüzyılla 13.yüzyıl arasında inşa edilmişler. Aslında toplam yapı sayısı 10.000 civarı ama depremler falan derken günümüze 2.200 tanesi ulaşabilmiş. Zaten onlar da hala depremlerle boğuşuyor yıkılsa da ya yeniden aslına uygun yapılıyor ya da restore ediliyor. UNESCO dünya mirası listesinde var.
Bagan’ın büyüleyici tapınakları / Myanmar hakkında özellikle alanın hepsini görebilecek bir tapınağa çıkarsanız burada efsane bir gün batımı var. Gerçekten de çok etkileyici yer. Şahane Bagan şehrinde tapınaklardan başka pek bir şey yok. Bina bile yok. Tek katlı bambudan ya da tahtadan kulübelerde yaşıyorlar. Tek geçim kaynakları bu tapınaklar birçoğu depremde yıkıldı ya da ciddi şekilde hasar gördü.
Yıllar içinde bu tapınakların çoğu doğaya kurban gitmiş. Özellikle de 1975 yılında yaşanan büyük depremlerde tapınaklar fazlaca zarar görmüş. 10.000 tapınaktan sadece 2.200 kadarı günümüze kalmış. 90’lı yıllarda Myanmar devleti turizme açılmak için zarar görmüş tapınaklarda yenileme çalışmaları başlatmış ama ne yazık ki orijinaline pek de uygun olamamış.
]]>Bölgenin tarihinde, Fatih Sultan Mehmet liderliğinde bulunan Osmanlı İmparatorluğu orduları Ekim 1460 tarihinde Amasra’ya bir sefer düzenler. O sırada Cenevizlilerin elinde bulunan Amasra’ya Osmanlı Orduları gelmiştir. Rivayete göre Fatih Sultan Mehmet şehrin tüm güzellikleri görünen ve hayranlık uyandıran tepeye geldiğinde, bu kadar güzel bir yeri zarar vererek almak istemediğini, kalenin anahtarını güç kullanmadan kalenin anahtarının kendisine getirilmesinin istediği bilinmektedir.
Amasra Özellikler hususunda oldukça zengin bir yelpazeye sahiptir. Karadeniz’in bu ufak tatil kasabası denize doğru uzanmaktadır. Şehrin merkezini içine alan bir de kale vardır. Kalenin içinde oldukça fazla evler ve pansiyonlar vardır ki bunlarda makul ücretlerle konaklayabilirsiniz. Halkı sıcakkanlıdır ve de sevecen tarafları çoktur. Amasra ilginç güzelliklerde balık lokantaları, otelleri ve ev pansiyonlarına sahip çok şiirsel bir turizm bölgesidir.
Denize doğru uzanmış bir burun, burnun iki yanında korunaklı birer liman görevi gören iki koy ve ana karaya bağlı ve bağımsız adaları ile eşsiz bir görsel güzelliğe de sahip olan Amasra hem 3000 yıllık tarihi, hem çekicilik ve balıkçılığa dayanan yerel sanatları, hem de kendini çevreleyen ormanlık alanları ile görülmeye değer yerlerden biridir. Amasra halen özgün balık lokantaları, temiz orta boyuttaki otelleri ve sayısız ev pansiyonuyla turizme katkıda bulunmaktadır. Amasra Kalesi
* Kuş Kayası Yol Anıtı
* Amasra Müzesi
* Amasra Kapalı Pazar Alanı
* Yelken Kulübü
* Çekiciler Çarşısı
* Kemere Köprüsü
* Güzelce hisar Lav Sütunları
* Küçük Liman Plajı
* Büyük Liman Plajı
* İnkumu Plajı
* Bozköy Plajı
* Akkonak Köyü Plajı
* Direkli Kaya
* Gürcüoluk Mağarası
* Bedesten bölgesi
* Amasra Kalesi.
* Kemere Köprüsü
* Göldere Şelalesi.
Amasra hakkında söylenilecekler bitmez bir masaldır, olağanüstü yemyeşil doğası, mavilikleri ve huzurlu görüntüsü ve doğası sıcak bir liman şehridir. Fatih Sultan Mehmet’in gördüğünde Lala, Lala, Çeşm-i Cihan yani anlamı dünyanın gözü bu mu ola? diyerek hayran kalmış olduğu Amasra, tarih kokan sokakları, patika yolları, ve mağaralarıyla inanılmaz bir güzelliğe sahiptir.
Amasra’ya giderseniz konakladığınız süre boyunca en meşhur yemeklerinden de tadabilirsiniz.
* Amasra Pidesi.
* Çöven Ekmeği.
* Yumurtalı İspit.
* Tatlılar.
* Bartın Mantısı
*Amasra Salatası
* Ballı Yoğurt.
* Organik Reçeller.
* Balık.
]]>Marakeş şehrine gitmek size bambaşka bir deneyim kazandıracaktır bu da Sonsuz dolambaç gibi koridorlardan oluşan çarşılar, çarpıcı bir mimari ve tabii ki her köşede karşınıza çıkan Tajin yani bol baharatlı, sebzeli bir et yemeği. Afrika ve Arap kültürü karışımı tam bir sentez
Marakeş – Fas Özellikleri, öncelikle Marakeş alışveriş anlamında tam bir cennet. Labirent gibi sokaklarında eski şehir bölgesi Medina’da onlarca çeşit çarşı var Medina sokaklarından çıkıp buraya gelirseniz kısa süreli bir şok geçirmeniz çok doğal. Buraya gelince kendinizi Avrupa sokaklarında dolaşıyor gibi hissedebilirsiniz. Avenue Mohammed V Caddesi Gueliz’in en tanınmış yeri ve noktası ilk bakışta size Fransada hissedebilirsiniz. Starbucks, Zara, gibi markaların var olduğu bu semtte şık butikler, modern yapılar var. Burası Medina bölgesi. Marakeş’in modern yüzünde ise gezilecek yerlerine bakalım.
* Marakeş’te Gezilecek Yerler;
* Bahia Sarayı
* Agdal Bahçeleri
* Jemaa el-Fnaa Meydanı
* Majorelle Bahçeleri
* Bab Agnaou
* Musee de la Palmeraie
* Saadian Mezarları (Saadian Tombs)
* El Badi Sarayı
* Ali Bin Yusuf Medresesi (Ali ben Youssef Medersa)
* Le Jardin Secret
* Kutubiye Camii (Koutoubia Mosque)
* Dar Si Said (Museum of Moroccan Arts)
* Menara Bahçeleri
* Musee de Marrakech (Marakeş Müzesi)
* Maison de la Photograhie (Fotoğraf Evi)
İlkbahar, ziyaret veya gezi için mükemmel bir mevsimdir. Nisan ile haziran ayları arasında gelirseniz, mavi gökyüzü ve güneşin tadı bir başka güzeldir. Canlı pembesiyle begonviller, bademler ve de portakalların ağaçlarının mis kokulu çiçekleri her yerde çiçeklenmeye başlar. Çiçeklerin kokuları bütün şehri baştanbaşa sarar.
Marakeş – Fas Hakkında
Marakeş – Fas hakkında : Marakeş gezilecek yerleri bitmez , tarihi ve kültürü ile gezi listenizde mutlaka olması gereken bir kültür deryası. Fas’taki en güzel, en büyüleyici şehirlerden biri olan, Atlas dağlarının eteklerindeki güzelliğe kurulmuş olan Marakeştir. Dünyanın herhangi bir yerinde asla bulamayacağınız en muhteşem mimariye ev sahipliği yapmaktadır .Kumtaşı cazibesine gelirsek eğer Marakeş, şehrin antik duvarlarında kullanılan kırmızı kumtaşından esinlenerek kırmızı anlamına gelen El Hamra olarak biliniyor.
]]>Bahar aylarında yemyeşil, sonbaharda adeta bir renk cümbüşü kış döneminde ise adeta bembeyaz bir örtüyle kaplanır. Çok sert çetin kış koşullarının yaşandığı, zaten soğuk iklimde olduğu parktaki Moraine Gölü zaman zaman tamamen donar. Etrafındaki dağlarında ise doğal kaynak vardır. Temiz, duru suların aktığı nehirlerle çevrilidir. Bu kaynak sular, içme suyu kaynağı sayılırlar. Olağanüstü bir şaheserdir.
Banff Ulusal Parkı, Kanada da kış Ayları olunca, Kışın sürekli olarak buzlarla kaplı olarak uzun bir kış geçiren Louise Gölü, Banff ın en fazla değer taşıyan ve de çok önemli gezi rotalarındandır. Buralara uğrayan ve ziyaret eden gezginlere kış ayları boyunca kızaklarla buzların üzerinde harika kayak yapılan bir yer olup, harikalara sahne olmaktadır. Bölge de ilginç ve de bir o kadar da aynı çok sayıda canlı barındıran, bir doğal yaşam alanı olması nedeniyle de büyük bir öneme sahip. Bölgede kurt, ayı, geyik, sincap, tilki gibi farklı tür canlılar yaşamakta.
Banff Ulusal Parkı Gezilecek Yerleri
* Banff Gondol Gezisi
*Mağara ve Havza Tarihi Yeri
* Yürüyüş
*Beyaz Su Raftingi
*Banff Gölü Gezisi
* Banff Üst Kaplıcaları
Banff Ulusal Parkı Otelleri
1-Baker Creek Dağı Tatil Merkezi
2- Skoki Lodge
3. Rimrock Resort Otel
Soru 1-Banff Ulusal Parkı’nda sırt çantasıyla seyahat etmek mümkün mü?
Cevap-Evet! Banff Ulusal Parkı ve çevresindeki bölgeler, sırt çantasıyla seyahat etmek isteyen gezginler için ayrılmış birçok yere sahiptir. 1100 kilometrelik parkurun ortasında, macera bağımlıları için harika bir tatil yeri olabilecek birçok vadi var. Banff milli parkının çevresinde 53 civarında memeli türü bulundu. Ziyaretçiler çok kolayca bir geyik, geyikler, bighorn koyunları ve Columbian yer sincapları ve sincaplar, kurtlar gibi çeşitli hayvanları kolayca görebilirler. Boz ayılar, kara ayılar, daha nadir puma, parkın etrafında bir süre sonra tespit edilebilen nadir türlerdendir. UNESCO tarafından Dünya Mirası Alanı olarak ilan edilen bu antik hazine, 120 milyon yıl kadar eski olan monolit dağlarla çevrilidir.
Bu rüya gibi güzelliğin ve macera dolu harika aktivitelerin tadını çıkarmak için muhteşem bir yer haline getiren, sizi Banff Ulusal Parkının uzunluğu ve genişliği,hayvanları ve mevsimleri ile anlatacağınız unutulmaz bir gezi olacaktır.
]]>Balıklı Göl, Hz. İbrahim’in doğduğu mağaradadır. Efsaneye göre Hz. İbrahim ateşe atıldıktan hemen sonra Nemrut’un kızı Zeliha, İbrahim’e âşık olduğu için onun ateşe atıldığına dayanmaz ve kendisini de ateşe atar. Zeliha’nın düştüğü yerde bu göl meydana gelir. Balikligöl balıkları kutsal sayılır ve kimse yakalayıp yemez. Görevliler göl içerisinde ölen balıkları sudan çıkarıp başka bir yerde toprağa gömüyorlarmış
* Bazı rahatsızlıklara iyi geldiği söylenir ve ispatları olmuştur.
*İnanışına göre kutsal balıklara sahip olmaktadır.
* Günün her saatinde çok sayıda ziyaretçi tarafından ziyaret edilmektedir.
* Sıradışı ve de ilginç esrarengiz bir göldür.
*Şanlıurfa ve ülkemizin en değerli gölüdür.
Şanlıurfa, tarihiyle ve efsaneleriyle de ünlü bir şehirdirŞanlıurfa gezinizde mutlaka listenizde yer alması gereken başlıca yerlerden birisi. Öyküsüyle, manzarasıyla, bol temiz doğal havası ve mimarisiyle olağanüstü. Buranın ilginç bir hikâyesi var. 6. yüzyıla kadar buradaki derelerden toplanan sular bu gölde toplanırmış. O dönemde oluşan bir su baskınında birçok insan maalesef ölünce, Bizans İmparatoru, İstanbul’dan buna bir çözüm gerektiğine karar vermiş ve de pek çok Mühendisleri görevlendirmiş. De çok Çözüm, oluşabilecek diğer bir kez daha olması muhtemel su baskınları için, bir duvar ördürüp ve suların toplanmasına engel olacak bir kanal kazdırmak olmuş ve işe de yaramış. Bugün bu kanal bir adıyla da Krakoyun deresi olarak biliniyor. Halk bu iyiliğin karşısında şehri kurtarıcısının adıyla, yani Jüstinyen diye adlandırmışlardır.
Mezopotamya’nın Esrarengiz Şehrinde Balıklıgöl Ülkemizde kültürel miras olarak bırakılan, tarihe tanıklık etmiş oldukça yaratıcı ve ilginç yapıtlardan birisi de Şanlıurfa’da bulunan Balıklıgöl’dür. Şanlıurfa’daki kalenin derhal önünde bulunan Balıklıgöl, süre içinde bir oldukça uygarlığa da ev sahipliği yapmıştır. Kanallarla birbirine bağlanan iki büyük havuzdan biri Aynzeliha, diğeri ise Halilürrahman Gölü olarak da biliniyor. Göl olarak malum bu iki havuz, aslen akarsuya bağlıdır ve şehri dolaşır. Daha sonra ülke sınırlarından çıkarak Suriye’ye doğru da devam eder. Göllerin kaynakları karstik kökenli su kaynakları grubundandır. Bu kaynaklar günümüzden milyonlarca yıl öncesinde kalkerlerden meydana gelmiş ve vakit içinde çevrilerek göle dönüşmüştür.
]]>Angel Şelalesi İspanyolca da Salto Angel , Venezuela yerlilerin dilinde ise Kerepakupai Vena olarak geçmektedir. Araştırmalara göre Angel Şelalesi’ni ilk keşfeden 1912 yılında Venezuelalı kaşif Ernesto Sanchez La Cruz olmuştur. Ancak kaşif bu keşfini gizli tutmayı tercih etmiştir. Batının burayı keşfi ise 1935 yılında ABD’li pilot Jimmie Angel sayesinde olmuştur.
Peki şelalenin adı nereden gelmektedir. Jimmie Angel 1933 yılında değerli taşlar bulmak amacıyla uçağıyla bir yolculuğa çıkmıştır ve şans eseri bu yolculuğu sırasında Angel Şelalesi’ni keşfeder. Şelalenin bu muhteşem doğasını ve güzelliğini, karısıyla ve iki arkadaşıyla paylaşmak isteyen Jimmie şelaleye doğru tekrar yolu çıkar. Ancak uçağı Venezuelalı yerlilerin Şeytan Kanyonu diye adlandırdıkları Auyan tepesine düşer. Jimmie, karısı ve iki arkadaşı şelaleyi çevreleyen bu bakir ormanda 11 gün boyunca bir yandan doğayla bir yandan da açlıkla çetin bir savaş içerisine girerler. 11. günün sonunda küçük bir kasabaya ulaşırlar. Başlarından geçen olayı Venezuelalı yerlilere anlattıklarında ise yerliler çok şaşırırlar ve böyle bir şeyin mümkün olamayacağını söylerler. Ancak uçak enkazını gören yerliler onu yaşam mücadelesiyle ve uçuşuyla Şeytana meydan okuyan Angel diye, efsaneleştirirler. O günden sonra şelale Angel Şelalesi olarak anılmaya başlanır. 1939’da ise şelalenin adı ilk kez bir Venezuela devlet haritasında Angel Şelalesi olarak belirtilmiş ve şelalenin adı 1937 yılında bu kez ikinci karısı ve iki arkadaşına şelaleyi göstermek amacıyla tek motorlu Flamingo uçağıyla bölgeye giden Angel’ın uçağı bir tepeye inişi esnasında çamura saplandı. Yaralanan olmadı ancak Angel ve beraberindekiler en yakın yerleşim yerine varabilmek için ellerindeki kısıtlı yiyecekle 11 gün yürümek zorunda kaldı. Bu macera şelalenin de ününün bir anda yayılmasını sağladı ve 1939 yılında artık Angel Şelaleleri Venezuela’nın resmi haritalarında yerini almaya başlamıştı.
Angel’in çamura saplanan uçağı tam 33 yıl sonra bir helikopterle bulunduğu yerden kaldırıldı, Maracay’daki Havacılık müzesinde tekrar monte edildi ve şu anda Ciudad Bolívar havaalanının önünde, açık havada sergilenmektedir. Bir kazada yaralanıp 1956 yılında ölen Angel’in külleri eşi ve çocukları tarafından vasiyetine uyularak 1960 yılında Angel Şelalesine resmiyet kazanmıştır.
]]>