Myra kenti, M.S. 542 zamanında yaşanan veba salgını sonrasında çok büyük darbe almıştır. M.S. 7. Yüzyılı takiben de yaşanan bir takım doğal felaketlerden dolayı önemini kaybetmiştir. Alüvyonların etkisiyle şehir dolmaya başlamış, depremlerle mahvolmuştur. Arap akınları da bunlara eklenince, toplumun huzuru kaçırmıştır. İşte bu sebeplerden Myra kenti yavaş yavaş terk edilmiştir.
Myra antik kenti Antalya hakkında çok ilginç şeyler vardır. Tiyatronun batısında göreceğiniz Deniz Nekropolü yani Batı Nekropolü ve de doğusunda ise Nehir Nekropolü yani Doğu Nekropolü vardı. Deniz Nekropolisi çok göz alıcı. Likya bölgesi’nin en albenili kaya mezarlarıdır bunlar. Bir de adetleri olan ölü hediyeleri vardır ki, ölen kişinin cinsiyetine ve sıfatına göre de farklılık oluşturuyordu. Alınlıklardaki kabartmalar da kişinin hayatından sahneler sergileyebiliyordu.
Likya Uygarlığı’nın antik kentleri 2009 senesinde UNESCO Geçici Miras Listesi’nde yerini almıştır. Buradaki mezarlarda birçok yazıt ele geçmiştir. Likçe ve Yunanca olan bu yazıtlar ölen kişilerle ilgili önemli bilgiler vermektedir. Uzaktan baktığınızda tipik bir ev ya da tapınak mimarisini andırır bu mezarlar. Yaklaştıkça ise görkemi daha da artar. Klasik evi andıran mezarların bazılarının üzerlerinde kabartmalar var. Ölenin hayatıyla ilgili yapılan kabartmalar da maalesef zaman içinde çoğunlukla soyguncuların yaptığı kaçak kazılarda çok zarar görmüştür.
Myra Antik Kenti Antalya Yaşayan Tarih hala seslenmektedir. Myra Antik Kenti, aynı adı taşıyan ova üzerinde kurulmuştur. Myros Nehri’nin yani Demre Çayı batısındaki ulaşıma elverişli kanal ile şehrin denizle bağlantısı sağlanmaktaydı. Kanalın öteki yanında bulunan Andriake yani Çayağzı Limanı’ndan da bölgenin deniz ulaşımı ve de ticareti yapılırmış. Myra Antik Kenti özellikle Likya Dönemi kaya mezarları, Roma Dönemi tiyatrosu ve Bizans Dönemi Aziz Nikolaos Kilisesi Noel Baba ile çok ünlüdür.
Kaya mezarları, Likçe yazıtları ve de sikkeler, Myra’nın en azından İ.Ö. 5’inci yüzyıldan sonra varlığını sürdürdüğünü kanıtlarlar. Likya Birliği’nin altı büyük kentinden biri olan Myra, Likçe yazıtlarda Myrrh adıyla anılır. Yerli ve yabancı turistlerin çok tercih ettiği ve akına uğradığı bu kent son dönemlerde de internet üzerinden en fazla araştırılan ve en merak edilen araştırılan antik kentler arasına girmeyi başarmıştır. Myra antik kentinde gezilecek görülecek çok değerli tarihi yapılar ve de dini yerler bulunmaktadır. Öncelikle Yunan kültürüne ait ve Yunan tanrıçalarına özel yapılmış şahane heykelleri ve büstleri bu antik kentte görebilmekteyiz.
]]>Tiyatro, mimarı tarafından, Aspendos kentinin imparator ailesine ve tanrılarına hediye olarak sunulmuş harikulade bir Roma tiyatrosudur. Aspendos Antik Tiyatrosunun en önemli özelliği ise, sahnenin tam da orta yerinde yere düşen bozuk paranın bile sesinin tüm tiyatroda duyuluyor olmasıdır. En etkileyici akustiğe sahip bir tiyatro olarak dünyada bilinmektedir.
Aspendos Antik Tiyatrosu özellikleri arasında ilk sırayı 15–20 bin kişi alabiliyor olması gelmektedir. Mustafa Kemal Atatürk 1930 yılında burayı ziyaret ederek, “onarılıp yeniden kullanılması” için direktifler verdiği bilinmektedir. Altın çağların antik eserlerinden en önemlileri arasındadır. Orkestra olarak adlandırılan kısım tüm Roma tiyatrolarında olduğu gibi yarım daire şeklindedir. İki ucunda oturma sıralarının en altında ise İmparator Locaları bulunmaktadır. Yapı zaman içerisinde onarılarak düzeltilmiştir. Çeşitli ülkelerden gelen araştırmacılar bu yapının akustik özelliklerinin inanılmaz derecede dengeli ve ölçülü olarak hesaplanıp yapıldığı konusunda hem fikir olmuşlardır.
Aspendos Antik Tiyatrosunun orkestrası merkez alındığında ışınımsı ışın dalgaları şeklinde dağılan bir merdiven dizisinin özellikle yapıldığı dikkat çekmektedir. Normal oturma yerleri olarak düşünüldüğü zaman bu tiyatro, 20 bin kişilik seyirci kapasitesine sahiptir. Ancak D.S.Robertson tiyatronun toplam 7500 kişilik kapasitesinin olduğunu iddia ediyor. Bu da ilginç bir biçimde Romalıların oyunları yatarak seyredeceklerini akla getiriyor.
Aspendos antik tiyatrosu yaşayan tarih olarak gözlerimizin önündedir. Herkesin ruhunda bir parçanın buraya ait olduğu hissine kapılması gayet doğaldır. Antik tarihte gizemli bir yolculuk yapmak isteyenler mutlaka uğramalıdırlar. Aspendos Tiyatrosunda 1994 senesinden bu yana her yıl Uluslararası Opera ve Bale Festivali düzenlenmektedir. Sanat severeler için sunulan çok değerli aktiviteler hazırlanıp sunulmaktadır.
Aspendos kadar su kemerleri de çok beğenilmektedir. Aspendos unda Antik bir efsane öyküsü elbette vardır. Efsaneye göre Madem bir aşk hikâyesi, her şeyden önce dünyalar güzeli bir kız lazım. İşte o kız da Aspendos Valisi Tertullus’un kızıdır. İsminin de Belkıs olduğu rivayet edilir. Kızının evlenme çağı geldiğinde kiminle evlenmesi gerektiğine karar verebilmek için bir yarışma düzenlemeye karar verir. “Her kim ki Aspendos’a en faydalı olacak eseri kazandıracak, kızım da onunla evlenecek.” Herkes dünyalar güzeli bu kızla evlenebilmek için bir şeyler yapmaya başlar fakat en sona iki kişi kalır. Bunlardan birisi su kemerlerini yapıp şehre su yani hayat taşıyacak olan Italicus, diğer ise insanları eğlendirecek, çağının en önemli sosyal-kültürel etkinlik aracı olan tiyatroyu yapan Zenon’dur.
]]>