Bu sebepten hem Antalya’yı gezeyim hem de insanlara güzelliklerini, tarihi alanlarını anlatayım istedim.
Tarihi açıdan birçok medeniyetin gelip geçtiği ve denize nazır manzarasıyla Alanya Kalesinden bahsetmek gerek sanırım. Alanya Kalesi 13. Yüzyılda Selçuklar tarafından yapılan bu kale Helenistik dönemin izlerini taşımaktadır.
Denizden 250 metre yüksekte, 6 kilometreden fazla uzunluğa sahip surlarıyla muhteşem bir görüntü sergilemektedir. İçerisinde hemen hemen her kalede gördüğümüz suçluların ve esirlerin tutulması için yapılmış zindanlar mevcut. Surların kenarından denize bakmak muhteşem bir his.
Kaleden ayrıldıktan sonra arkadaşımla Antalya’nın minik ve güzel ilçesi Side’de bulunan antik kenti ziyaret etmeye karar verdik. Yolculuk sıcak havanın etkisiyle biraz yorsa da Side sokaklarından antik kente doğru ilerlerken, daracık sokaklarda sağlı sollu sıralanmış hediyelik eşya dükkanlarını izleyerek antik kente doğru ilerlemek bu yorgunluğu bir nebze olsun unutturdu.
Antik kente geldiğimizi beyaz rengin alabildiğine her yerine sirayet ettiği tarihi yapılar, karşımızda adeta yolumuzu aydınlatıyordu. Antik kentin içerisinde gezerken kaldırımlarda antik roma sütunlarına benzer sütunlar size eşlik ediyor. Antik tiyatronun kemerli kapıları bütün heybetiyle orada duruyordu. Geçen yılların yıprattığı duvarlara inat heybetinden hiçbir şey kaybetmemişti.
Antik tiyatronun yanından ilerlerken müze ile karşılaştık ve içeri girmeden olmaz diyerek hemen kendimizi içeri attık. Antik zamandan kalan mezarlara aslan heykelleri eşlik ediyordu. Zamanda yolculuk yapmak gibi bir şeydi.
Antalya’ya gelip de Manavgat şelalesini görmeden dönmek olmaz dedik ve yönümüzü Manavgat şelalesine çevirdik. Yol biraz uzasa da karşımızda Manavgat şelalesini gördüğümüzde bütün yorgunluğumuz yerini müthiş bir keyfe dönüştü.
Bu doğal güzelliği muhakkak görmeniz gerekiyor. Muhtemelen tasvir etmeye çalışsam kelimelerin yetmediği, ne kadar güzel anlatırsak anlatalım bir tarafının eksik kaldığı bir anlatım olur.
Manavgat şelalesinden sonra ise planımızda olan başka bir ile gitmek üzere bu güzel şehirden tekrar geri dönmek üzere ayrılmak zorunda kaldık.
Yazar: Eda ÖZCAN
]]>Eski adı Peristremma olan Ihlara Vadisi, Dünya üzerindeki en büyük kanyonlar arasındadır. Ayrıca yapısı ve yerleşim yerlerinin bulunması dolayısıyla Dünya üzerindeki en önemli kanyon olma özelliğine de sahiptir. Ihlara Vadisi bulunduğu bölgenin aksinde bir bitki örtüsüne sahiptir. İçerisinde birçok yapı bulunmaktadır. Vadinin etrafını çevreleyen kayalara oyulmuş yerleşim yerleri, kiliseler ve faklı yapılar vardır. Etrafındaki coğrafyada karasal iklim ve bitki örtüsü hakimdir. Ancak Ihlara Vadisi zeminine baktığınızda yemyeşil bir alan görürsünüz. Bunun sebebi akarsuyun doğal klimalı bir ortam oluşturmuş olmasıdır. Bu doğal klima etkisi ile Ihlara Vadisi içerisinde Akdeniz iklimi koşulları görülür. Üstten çekilmiş fotoğraflar bunu çok rahat gözler önüne serer. Yazın gittiğinizde vadi üzerinde sıcaktan bunalırsınız ancak vadiye indiğinizde çok daha serin bir ortam, su sesleri ve ağaçlık arazi sizi bekler.
Aksaray iline bağlı Güzelyurt ilçesi sınırlarında yer alır. Başlangıç ve bitiş noktası arasında dikey bir çizgi çekilse ortalama 10 km alana sahiptir. Ancak Ihlara Vadisi oluşumuna sebep olan Melendiz Nehri menderesler çizerek vadiyi oluşturduğu için normal alanı 18 km civarındadır. Ihlara Vadisi normal yerleşim yerinden 150 metre aşağıdadır. Melendiz Nehri yıllar içerisinde menderesler çizerek akarken bu bölgenin oluşumunu sağlamıştır. Aslen tektonik yükselmeler sonrası Hasandağı’nda meydana gelen volkanik püskürmeler sonrası bölgede çökmeler meydana gelmiştir. Sonrasında Melendiz Nehri’nin yıllar içerisindeki aşındırması ile bugünkü şekline ve görünümüne kavuşmuştur.
Melendiz Henri’nin aşındırması sonucu oluşan ve vadiden bakınca görülen sarp kayalıklar aynı zamanda barınma alanlarını da bünyesinde saklar. Ihlara Vadisi’nde içlerine insan eliyle yontularak yapılmış barınma alanları ve kiliseler mevcuttur. Bu yapılarla ilgili çeşitli efsaneler de bölge halkının dilinde dolaşmaya günümüzde de devam etmektedir. Kiliselerin içlerinde freskler vardır. Ayrıca vadi üstünde karasal iklimde yetişmesi mümkün olmayan sayısız ağaç da Melendiz Nehri’nin yarattığı doğal klimalı ortam sayesinde yetişmektedir. Antep fıstığı başta olmak üzere birçok ağaç ve bitki mikroklimalı bu bölgece Melendiz Nehri kenarındaki bahçelerde rahatlıkla yetişir.
Yazar: Eda ÖZCAN
]]>Kaş Merkez
Uzun Çarşı Eski Cumbalı Konakları ile Kaş’in merkezinin en güzel sokağı… Taş zemini, begonvillerle süslü ahşap evleriyle Uzun Çarşı, turistlere büyülü bir yolculuk vadediyor. Butikler, antikacılar, hediyelik eşya dükkanları, kuyumcu ve halıcıların olduğu sokak, hem güzel bir alışveriş imkanı sunuyor hem de samimi ortamı ile Kaş’ı sizlere tanıtıyor. Ayrıca Uzun Çarşı’nın ara sokakları da bulunmayı bekleyen birçok gizem barındırıyor.
Uzun Çarşının sonunda mezar lahitlerinin en bilineni Aslanlı lahit ziyaretçileri karşılıyor. Kral lahdi olarak da bilinen bu lahit, ruhun ölümsüzlüğüne duydukları inançla ölümden korkmayan Likyalilar’ın döneminden kalma. Üzerinde bulunan sekiz satırlık Likya dilindeki yazıyı ise maalesef günümüzde bile kimse okuyamıyor.
Antiphellos, Kaş’ın Likya Medeniyeti dönemindeki ismi. Antiphellos Antik Kenti kalıntıları, mezarları ve antik tiyatrosu ise rahatça ulaşılabilecek bir mesafede.
Ayrıca Kaş’a gelmişken Korkuteli yolu üzerindeki seyir terasına çıkmayı da unutmayın. Bütün Kaş bu seyir terası ile ayaklarınızın altına serilmiş gibi görünüyor.
Kaş’ta denize girmek için güzel lokasyonlar arıyorsanız da Küçükçakıl Plajını, Büyükçakır Plajını, Hidayet’in Koyunu ve Limanağzı’nı ziyaret edebilirsiniz.
Kaş’taki En Ünlü Plajlardan: Kaputaş Plajı
Kaputaş, Akdeniz Bölgesinin en güzel ve en renkli plajlarından sadece bir tanesi. Kaş- Kaputaş arası en fazla 20 dakika kadar sürüyor. Yaz dönemlerinde aşırı kalabalık olduğundan sabah saatlerinde gitmeniz ve kendinize yer tutmanızı tavsiye ederiz. Deniz de her zaman dalgalı. Suları sevenler için nefis bir yer diyebiliriz.
Türkiye’nin En Güzel Köylerinden: Kaleköy (Simena)
Kaş’ta gezilecek en güzel yerler arasında Kaleköy-Simena yer alıyor. Burası Kekova Adasının tam karşısında ve Kaş ile Finike arasında kalıyor. Manzaraları Türkiye’nin en güzel manzaralarından diyebiliriz. Yalnız şunu söylemekte fayda var: buraya karayolu ulaşımı yok. Kaleköy eskiden Simena olarak bilindiği için Simena olarak da günümüze kadar bu ismi koruyor. Simena-Ören’de Simena Kalesini, kale surlarını ve tapınakları, kaya mezarları, antik tiyatroları görebilir ve buraları ziyaret edebilirsiniz.
Kayalık Bir Ada: Kekova Adası
Kekova Adası, Antalya’nın Demre ilçesinde yer alıyor. Burası kayalık bir ada. Türkiye’nin en iyi dalış noktalarından. Kekova Adası, doğal SİT alanı olarak da koruma altında.
Hem Antik Bir Kent Hem de Güzel Bir Plaj: Patara
Patara, Likya Medeniyetinin en önemli kentlerinden. Burada Vespasianus Hamamı, Patara Tiyatrosu, Korint Tapınağı gibi tarih kokan yerleri ziyaret edebilirsiniz.
]]>